Allah’a yakınlaşanlardan olma babından…
Yakınlık, yakın olmak… Söylenişinde bile bir sıcaklık bulunuyor bu kelimenin… İnsan, dünya hayatı süresince hayatını idame ettirmek için, kendisine yakın olan bir aile çevresinde dünyaya gelir ve yaşamını sürdürür. Rabbimizin Sünnetullah’ı gereği insan, bu çevreye ve yakın akrabaya ihtiyaç duyar. Yakınlarının ilgi, sevgi ve himayesi olmadan bir insanın sağlıklı bir hayat yaşaması mümkün değildir. Hele de bebeklik ve çocukluk demlerinin zafiyet ve çaresizliğini düşünecek olursak…
Toplumsal anlamda da yakın çevre insanın en büyük dayanaklarından biridir. K-r-b kökünden gelen karib kelimesi, mekân, zaman, nispet, mevki, koruma ve güç konularında kullanılır ve insani tüm davranışlar bu konularla alakalıdır. Yaşamını ikame ederken birçok şeye gereksinim duyan insanoğlu, dünya hayatını yaşarken kendince en faydalı olana yakınlaşır. Bu, başlangıçta ailesi ve yakın akrabasıdır, sonra da toplumudur. Çünkü kendisi için bir menfaat umar. Belki çocuklukta değil ama yetişkinlikte bu anlamda belirgin bir şekilde çıkarcıdır. Herhangi bir şey kendisine faydalı olmayacaksa kolayca satar. Kendi menfaatini sağlamak için yapmayacağı şey yoktur. Bazen gözünü kan bürüyecek şekilde çıkarı peşinde koşar. Başkalarına bir şey kaptırmamak için olanca kaynaklarını seferber eder.
Örneğin Firavun’ un sihirbazlarını görüyoruz bu meyanda. Hz. Musa’ya karşı mücadeleye girişirken “Bize ne var?” dediklerinde Firavun “Bana yakın olanlardan olacaksınız.” demişti. Yani iktidarının meyvelerinden nemalanacaklarını söyleyerek onları yüreklendirmişti. Ve bildiğiniz üzere sihirbazlar o şevkle işe girişmiş ancak somut hakikati Hz. Musa’nın yanında olduğunu idrak edince Firavun ’un yakınlığından çıkıp Rablerinin yakınlığına sığınmışlardı. Üstelik çaprazlama el ve ayaklarının kesilmesi pahasına… Yine de vazgeçmemişler ve Allah’a yakınlaşmış olmayı tercih ederek belki de hayatlarını kaybetmişlerdi. (A’raf suresi–114.)
Peki, imana gelen sihirbazlar, sizce kaybetmiş sayılırlar mı? Hiç şüphesiz dünyalık nimetlere, saltanata, debdebeli yaşantıya ulaşma anlamında evet kaybetmişlerdir. Ancak dünyanın geçici, ahiretin kalıcı olduğunu hatırlarsak asıl kazananlar onlar olmuştur. Tercihlerini Allah’a yakınlıktan yana yaptıkları için… Firavun dünya nimetlerinden bir müddet daha faydalanmış olabilir. Fakat kaybeden olmuştur. Hem de ebedi olarak…
Bilebilirsek, insanın çıkar ve menfaati Rabbine kulluğunda samimi olmasındadır. İman ve ihlâsla kulluk görevi yerine getirilirse o kul Allah’a yakınlaşır. Hatta Rabbimiz de o kulunu kendine yakın tutar. “O, dünyada da ahirette de saygın ve Allah’a yakın kılınanlardandır.” Al-i İmran suresi 45. Bu ayet, her ne kadar Hz. İsa özelinde gelen bir ayet gibi görünüyorsa da Rabbimizin müjdesinin tüm müminleri kapsadığı kanaatindeyim.
Allah’a yakınlaşanlar Allah’ın korumasına da girerler. İşte hayat veren bir ayetimiz daha… “Şüphe yok ki Allah’ın rahmeti iyilik yapanlara yakındır.” A’raf suresi–56.
İhlâslı kulun Rabbimiz katında itibarlı oluşu konusunda ise şu ayet çok ilgi çekici bence… “İnfak ettiğini Allah katında bir yakınlaşmaya ve Peygamberin dua ve bağışlanma dileklerine bir yol sayar. Haberiniz olsun, bu gerçekten onlar için bir yakınlaşmadır.” Tevbe suresi-99.
Rabbimiz bize lütfedip hayat bahşettiği andan itibaren zaten bize yakındır. Bir an bile bizi terk etmez. “Kullarım sana Beni sorarsa; şüphesiz Ben çok yakınım. Bana dua edince Ben dua edenin duasına icabet ederim.” Bakara- 186. Önemli olan biz kulların da Rablerine yakın olmayı tercih etmeleri ve gereğini yapmalarıdır. Yoksa Allah kendi gücü ve kudreti konusunda da uyarıyor bizi. “Biz insana şah damarından daha yakınız.” Kaf suresi- 16.
Rabbimize yakın olma fırsatını bahşeden ayların sultanı Ramazan’ı her yıl geride bırakıyoruz. Ancak Ramazanı hakkıyla idrak etmişsek bir yıla yetecek ruhani donanımı sağlayacaktır bize. Yeter ki kendimizi geçici, değersiz, basit ve sığ şeylerle heba etmeyelim. Rabbimize her fırsatta yakınlaşmaya çalışarak Rabbimizin ilahi korumasını hak edebilelim.
Hem Rabbimizin bize sunduğu fırsatlar tükenmiyor ki… İşte nasip olursa kurban bayramı var şu an idrak ettiğimiz… Allah’a yakınlaşmaya bir vesile daha… Hassaten Kurban kelimesinin de anlamı “Kendisiyle Allah’a yaklaşılan şeydir.” Her ne kadar örfte biz bu kelimeyi sadece boğazlanan hayvan olarak kullanmış ve anlamış isek de aslı “Allah’a yaklaşılan” şeydir kurban.
Kimilerinin kurbanı boğazladıkları hayvan olabilir; maddi şükür anlamında… Kimilerinin ilmi olabilir, kimilerinin yardımları, infak ve sadakaları olabilir; onları Allah’a yaklaştıran… Kimilerinin samimi çırpınışları, hizmetleri kurbanları olabilir. Rabbimize yakınlaşmak için vesile mi yok? Yeter ki Rabbimizin gök sofralarına teşrif edelim. Böylece bütün hayatımız ibadet, sonu bayram olur inşallah. Hem zaten Allah Teâla kurban özelinde şöyle buyurmuyor mu? Kesilen hayvanın eti kanı Allah’a ulaşmaz, ancak bizim samimi yönelişimiz, ihlâsımız ulaşır. Rabbimiz bu ihlâsı, bu teslimiyeti istiyor bizden. Mükâfatı ise kat kat olacak. Vaad tutanların en iyisi de Rabbimiz değil mi?
O halde bize ne oluyor? Aciz, zalim, eksik, kusurlu insanlara yakınlaşıp da hangi menfaate ulaşacağız ki? Hadi diyelim bir süreliğine yakınlaşmaya çalıştıklarımızdan bir menfaat de kazanmış olduk. Kendimiz gibi birinden ilanihaye bir şeyler beklemek, boyun eğmek ne kazandırabilir bize? Alçalmaktan başka… Sayısız nimeti emrimize sunan, aciz durumlarda yardımcılar gönderen, dualarımıza icabet eden Rabbimizden istemek, ihtiyaçlarımızı, isteklerimizi O’na sunmak varken bu gaflet niye? Ah! Zavallı insan! Zavallı unutan insan! Yakınlaşmak için fırsatları kaçırmamak için azami cehd göstermekten başka şansı olmayan insan! Gören, işiten, icabet eden, seven ve sevilen Rabbimiz varken elimizden gelenin en iyisini kurban etmeye var mısınız? Kurban edip yakınlaşmaya ve yakın kılınanlar arasında olmak için daha ne bekliyoruz?
Biz her ibadet ve yönelişimizi Rabbimize has kılalım da, Rabbim elbette bize dostlarını da yakınlaştıracaktır. Kurbanlarımızı iman ve ihlâs pulu ile göndermeye bakalım. Karşılığı Rab katında her daim saklı kalacaktır… “Bir kaynak ki, yakınlaştırılmış olanlar ondan içer.” Mutaffifin suresi–28. O kutlu kaynağa ulaşanlardan olmak dileğiyle…
YORUMLAR