Hüznün beni alt ettiği bir gün samimi dostlarla görüşmek nasip oldu. O gün bir büyük laf etmiştim ki Rabbim adeta bana uyarı mahiyetinde bir mucize gösterdi. "Sen misin bunu diyen?" dercesine...
Arkadaşlarımla buluştuğum gün bir ara "Kendimi çok yalnız hissediyorum" demiştim. Nedense keyifsizdim, bir şeylere üzülüyor ancak ne olduğunu açıkça belirleyemiyordum. Fakat bir hüzün deryasına gömülmüş gibiydim. Her zaman beni neşeli ve pozitif hallerimle görmüş dostlarımın da dikkatini çekmişti bu durumum. Ben ise sadece hislerimi dillendirmiştim. Fakat derunumda bir ses bana sanki "Acaba?" diye sormuyor değildi. Gerçekten yalnız mıydım?
Çok değil üç gün sonra yine bazı dostlarımı ziyaret etmek üzere evden çıktım. Otobüsten erken indim. Yürüyüş yapmak için oldukça uzakta bir durakta indim. Esasen yürümek bana hep iyi gelmiştir. Yürürken düşünürüm, bir sorun varsa çözüm yolu bulurum. Hatta bazen öykü tasarlarım. Kısacası yürümek ilaç gibidir bana. Arkadaşımın evine varmadan geçtiğim güzergahta diğer arkadaşımı aradım ve gelip gelmediğini sordum. Henüz gelmemişti. Yarım saatlik bir yürüyüş sonrası arkadaşımın evine vardım. Oturduk. Hoş beş derken telefonum çaldı ve uzun bir süredir görüşmediğim ancak Şubat mağdurları grubundan bir arkadaş aradı. Şaşırmıştım, hiç beklemiyordum doğrusu. Merak da etmiyor değildim. Sonrasında söyledikleri ise beni adeta şok etti!
Arayan arkadaş geldiğim güzergahta bir eczanenin önünde otobüs kartımı düşürüp düşürmediğimi soruyordu. Ne alaka diye düşünürken çantama bakıyordum o sıra, yoktu kartım. Telefonu çıkarırken düşürmüştüm! Hiç farkında olmamıştım halbuki. Kartımı eczaneye annesine ilaç almak için giden abisi bulmuş. Kartta öğretmen yazdığını görünce kız kardeşini arayıp “Bu isimde bir arkadaşın var mı?” diye sormuş. Adımı söyleyince ortak gruptan olduğumu hatırlamış ve beni aramıştı. İnanılmaz bir mucize! Kartımı düşürüyorum, bunu beni tanımayan biri buluyor, ancak bu kişi sık görüşmediğim bir arkadaşın abisi oluyor ve arkadaşım bana haber veriyordu!
Olaya tanık olan arkadaşım da hayretle telefon konuşmamı dinliyordu. Sonunda abisine kartı eczaneye bırakmasını söylemesini rica ettim. Eve giderken oradan alacağımı söyleyip teşekkür ettim. Kapattığım zaman büyük bir şaşkınlık içindeydim!
Arkadaşım, telefon görüşmesini bitirdikten sonra bana dönüp, "İşini Rabbine bırakanı Allah yalnız bırakmaz." dedi. Allah'ım sen ne büyüksün! Rabbimin bir mucizesini yaşadığımı anlamıştım!
Gerçekten de daha birkaç gün önce hüzünlenmiş ve sanki dünyada kendimi yapayalnız hissetmiş ve dillendirmiştim. Oysaki yalnız değildim! Rabbime dayanıp güvenmiş ve hayırlı çıkışlar dilemiştim. Her zaman öyle dua ederdim. "Rabbim! Tut elimden! Beni nefsimle baş başa bırakma! Hayırlı yollar aç! "diye yakarmıştım. Ve anladım ki asla yalnızım dememeliydim. Rabbim vardı yanımda! Bir an bile yalnız bırakmayan ve şahdamarımdan yakın!
Basit gibi görünen fakat aslında büyük bir mucizeydi bu! Rabbim kendini tekrar hatırlatmıştı bana. Ben aciz, unutan kuluna… Bir anlığına bile olsa gaflete düşmüştüm demek! Ve beni düştüğüm gaflet çukurundan çıkarıyordu!
Ancak mucize bundan ibaret değildi. Akşam ezanı okunurken arkadaşımın evinden diğer arkadaşımla ayrıldık. Hava kararmaya başlamıştı. Bu yüzden eczane kapanmadan kartı almalıydım. Acele ediyorduk ama etrafta gördüğümüz tüm eczaneler kapanmıştı. Nöbetçi eczane bile gözümüze çarpmadı. Nihayet eczaneyi bulduğumuzda onun da kapanmış olduğunu ve ışıklarının yanmadığını gördük. Caddenin karşı tarafından yoğun trafiğe rağmen koşarak geçtik. Arkadaşım bir yandan da “Eczane kapalı. Yarın gelip alırsın.” diyordu.
Fakat ben alaca karanlıkta, ışıksız eczaneden birini çıktığını görmüştüm. “Hayır biri çıktı eczaneden! Çabuk gidelim tam kapatmadan yetişelim.” dedim. Koştuk. Sonunda eczaneye geldiğimizde çıkan gencin tekrar içeri girdiğini gördük. Yanımdaki arkadaşım “Bu karanlıkta nasıl gördün birinin çıktığını?” diye soruyordu. Hemen ardından eczaneye girdik. Karanlıkta toparlanan kişilere buraya bırakılan kartımı sordum. İki kişi bilmediğini söyleyince tam dönüyorduk ki arka taraftan biri geldi “Buyurun kartınız!”
Kartımı alırken ona teşekkür ederken aslında aynı anda “Allah’ım! Hamdolsun sana!” diye çoşkulu iç sesimle dua ediyordum. Rabbim beni yalnız bırakmamıştı! Hiçbir zaman bırakmadığı gibi. Farkında bile olmadan düşürdüğüm kartımı çok uzun süredir görüşmediğim bir arkadaşın abisi vasıtasıyla bana ulaştırmıştı! Ne kadar Hamd etsem azdı.
Eve geldim. İçim huzurla doluydu. Birkaç gün öncesinin hüznünden eser yoktu. Akşam çay faslı derken her zaman okuduğum Kur’an-ı Kerim mealini aldım ve ilk açtığım sayfada gözüme çarpan ayeti okudum. Mucizenin büyüklüğünden gözlerim yaşardı!
"Kim Allah'a kullukta samimi olursa, Allah ona bir çıkış yolu gösterir ve onu hiç beklemediği bir şekilde rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse, Allah ona yeter. Çünkü Allah buyruğunu gerçekleştirir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur.” Talak Suresi- 3.
İçim içime sığmıyordu. Bir süre daha okudum. Sonra sosyal medyada biraz dolanayım dedim. Karşıma çıkan ilk paylaşımda şu ayet vardı:
“Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.” Fatır Suresi- 35
Rabbim her an yanımda olduğunu unutmamam ve bir daha büyük ve düşüncesizce bir laf etmemem için mucizelerini gösteriyordu! Hamdolsun!
YORUMLAR