Reklam
Reklam
Karikatürleşen Avrupa İnsanlığı
Şükran Taşdelen

Şükran Taşdelen

Karikatürleşen Avrupa İnsanlığı

26 Ekim 2020 - 15:27

Fransa’da Charlie Hebdo karikatür dergisi,  Resululllah’a (sa.v) dil uzatma cüretinde bulundu yeniden. Akabinde derginin okullarda müfredat olarak okutulması kararı alındı. Ahlaksız karikatürler kamu binalarına yansıtıldı. Ayrıca helal gıda reyonlarının kaldırılması kararı da alındı. Üstelik bütün bunları Mevlid-i Nebi haftasına denk getirdiler. Macron, tarihi reconquistayı diriltmek için harekete geçmiş görünüyor. Dini fanatizmin zirvesinin örneği olan haçlı zihniyeti bu vesileyle tekrar hortlatılıyor. Fanatik karikatür dergisi, gazeteciliğini bir paravan olarak kullanıp, üstü örtük asıl işlevini yerine getirerek Müslüman alemini rencide, Hristiyanları Müslümanlara karşı kışkırtarak bir Hristiyan- Müslüman savaşı çıkartmaya mı çalışıyor? Yoksa Avrupa’da pandemiyle beraber yaşanan değerler aşınması ve insani krizin yıkımı karşısında, insani ve İslami değerlerin yeniden yükselişe geçip İslam’ın müntesip kazanmasının önünü mü kapatmaya çabalıyor? 

Avrupalı insan, aydınlanmasını ve bilimsel teknolojik gelişmesini hızlandıran sanayi devriminden sonra sınırsız bir gurur ve kibre kapılmıştır. Tüm dünyaya medeniyeti, düzeni getirecek tek sorumlunun kendisi olduğuna inanmıştı. Bu üstünlük duygusuyla dünyanın geri kalanını küçümseyen, kültürlerini yadırgayan ve inançlarını yok sayan politikalar geliştirdi. Bu politikaların odak noktası, Batı medeniyetinin mümessili Avrupalı beyaz adamın üstünlüğü esas alınarak kurgulanmıştı. Buna göre bir tek Avrupa insancıldı, inançlıydı, değer ve medeniyet sahibiydi. Geri kalan dünya sömürülmeye, Avrupa’ya hizmet etmeye ve tabi ki Avrupai tarzda eğitilmeye muhtaçtı. Ki ne kadar eğitilseler de Avrupa karşısında ikinci sınıf insan olmaktan kurtulamayacaklardır.

Avrupa’nın bu habis kibri ve dünyayı köle insanlar ile medeni Avrupa diye ayıran düşünce tarzına rağmen, artık insanlığa hiçbir umut vaat etmeyen, yozlaşan, değer kaybına uğrayan Katolik ahlakının hiçbir insani duyarlılığının kalmadığının belirtisi olan gelişmeler yaşanıyor. 21. yy.da acımasızca yapılan bu saldırılarla hakikatlerin üstü kapatılmaya ve gerçekler gözlerden kaçırılmaya çalışılıyor. 

İslam dünyasında ortaya çıkarılan ve oluşumunda batılı devletlerin, gizli odakların bulunduğu örgütlere baktığımızda yaptıkları faaliyetlerle İslam’a hizmet etmiyorlar.  Aksine İslam dünyasına tam da Avrupalının istediği gibi bir görünüm kazandıran  bu örgütlerin finansmanının Avrupalılardan geldiğini görünce işin bambaşka boyutları ortaya çıkıyor. Müslümanlara yine Müslüman görünümlü ama ne idüğü belirsiz kimselerce zarar verdiriliyor. Bu örgütleri kurdurarak akıllarınca İslam’ı insanlığın nazarında çirkin ve kerih, şiddet yanlısı bir din olarak kabullendirecekler. Bütün saldırıların odağına  da fahr-i kainat, Resulü Ekrem efendimizi (sav.) koyarak en üst düzeyde Müslümanlar ajite ediliyor, nefret politikalarına yönlendiriliyorlar. Yine de istedikleri sonucu elde edemiyor, ne İslam’ı ne de Müslümanları dünyadan silemiyorlar. 

İslam dünyası şiddete meyilli, hoşgörüden, merhametten yoksun gösterilmeye ve suçlanmaya çalışılıyorsa da, tarihi Avrupa mezalimini ise hiçbir makyaj kaldırmıyor. Fanatik Hristiyanların kışkırtılmasıyla alevlendirilen saldırılarda ise bilmedikleri, bu alevlerin önce kendilerini tutuşturacağıdır. Bitmeyen bir Hristiyan kininin de tezahürü olan bu saldırılar, Avrupa Hrıstiyan halklarının zihin dünyalarını da ele veriyor. Avrupalı beyaz insan kendinden başka hiç bir dine, hiçbir millete yaşama hakkı tanımaya müsaade etmiyor! Hümanizm felsefesini dünyaya hediye ettiğiyle övünen Avrupa, insanseverliğinin nasıl bir balon olduğunu, yüzyıllar boyunca sömürgeciliği vasıtasıyla insan katlederek, başka inanç ve medeniyet dünyalarına sahip insanları yok ederek ve yok sayarak gösterdi.  Medeniyet götürme iddiasındaki insanları zorla Hristiyan  yapmasının yanı sıra köleleştirmesi ve sadece kendisine hizmet ettirmesiyle hümanizminde ne denli ikiyüzlü olduğunu da gösterdi yüzyıllar boyunca. Ve tüm bu katliamlara rağmen en insancıl medeniyet olduğunun cafcaflı reklamını yaparak dünyayı inandırmaya çalıştı. 20. yüzyılın bitimine on yıl kala  Avrupa’nın ortasında el birlik yaptıkları Srebnitsa soykırımını insanlık unutmayacak. Ortadoğu'da çıkarttıkları savaşlarla milyonlarca insanı göçe zorlayıp yerlerinden yurtlarından ettikleri mülteci sorunları ise hala devam etmektedir. Ve Avrupa’dan hiçbir insancıl çözüm gelmemektedir. 
Batı medeniyetinin dünyanın tek medeniyeti olması gerektiği üzerinde sömürgeci tavırlarıyla zorba tahakkümünde diretmeye çalışsa da Avrupalı zalim insanın kindar yüzü haince sırıtmaktadır. İnsanlığa  medeniyeti bir tek Avrupa’nın sunduğu iddiasını yalanlayan yine kendisi ve insanlık değerlerinden yoksun politikaları oluyor. Kendinin insanlık dışı tavır ve davranışlarını ise görmezden gelip Avrupalı beyaz adamı homodeus (tanrı insan) raddesine çıkartıyor. Hadsiz, içi boş bir kibir ile dünyanın tek kurtarıcısı olma iddiasının kofluğunun ortaya çıktığından habersiz, pervasızca İslam’a ve Müslümanlara saldırma cesaretini kendinde görüyor. Fakat gözden kaçırdığı önemli bir nokta var. Artık dünya insanlığının ihtiyacı olan tek şey Avrupa’nın bilim ve teknolojisi değildir.  İnsanlığa hangi insani değerleri ve ahlakiliği getirdiği ve bu değerlere ne kadar inandığı, ne kadar uyguladığıdır. Avrupa hümanizmi, kaportası süslü ama altında çürümüş bir iskeleti bulunan bir arabaya benziyor. Bu araba dünyayı, insanlığın ortak değerlerine götürmüyor, cehennemi bir köle düzenine götürüyor insanlığı. Pandeminin ağırlaştırdığı Avrupa mali krizi bunun göstergesi. 
Öte yandan Avrupa Corona salgının getirdiği tüm siyasi, sosyal ve ekonomik sallantıların odağında adeta can çekişir görünüyor. Avrupa Birliği ve ortak parası Avro büyük bir mali krizle karşı karşıya. Şişirilmiş ama içi boş ekonomiler kambur misali birkaç Avrupa devletinin sırtına yüklenmiş. Fransa ve Almanya bu yükü en çok kaldıran merkez devletler. Yunanistan, Portekiz İspanya ekonomileri ise üretkenliği olmayan kambur ekonomiler. Merkez Avrupa, ekonomisini bitirecek olan kamburları sırtından atacağı bir noktaya geliyor, fakat bunu nasıl yapabileceğini kestiremiyor. Çünkü geldikleri noktada  hangi çözümü bulmuş olurlarsa olsunlar, bypass hiç de sancısız, acısız geçmeyecektir. 

İşte böyle bir kriz arifesinde halklarda oluşacak devletlerin hükümet politikalarını eleştiren devasa öfkeyi birkaç parçaya bölüp tepkiyi hafifletmeyi öngörüyorlar. Hükümetlere  ve uyguladıkları politikalara duyulan öfkenin büyük kısmını ise kendilerine düşman gördükleri İslam ümmetinin mensuplarına yönlendirerek, Avrupa’nın asıl meselelerinin görülmesine engel olmak ve görünmeyen mali tahakkümün müsebbiplerinin ortaya çıkmasını önlemeye çalışma gayretiyle davranıyorlar. İnsani, ahlaki veya mali krizin sorumluları kimler ise bu haçlı zihniyetiyle İslam alemine topyekun saldırıları planlıyor. Kendi halklarının da gözünden kaçırdıkları bir takım gerçekler var ve bu gerçeklerin ortaya çıkmasını engellemek için yapay sorunlar ve düşmanlıklar üretiyorlar. Temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp İslam dünyasına yaptıkları hakaretler bu yüzden. Sorun çözücü gibi görünen her çabaları ise hakikatleri katbekat örtmekten öteye geçmiyor. Pandemiyle mücadelede insani duyarlılıklarını ne derece kaybetmiş olduklarını gördü tüm dünya.  Bir aşı veya ilaç bulunması halinde dünya insanlığına sunup sunamayacakları ise şüpheli. Sadece kendi çıkarını düşünen Makyevellist Avrupa, acaba dünyaya bir iyilikte bulunacak mı? Yoksa bu durumu da geleneksel sömürgeci düşüncesine göre mi yürütecek? Ciddi şüphelerim var bu konuda doğrusu.

Bu saldırılar, şahit olduğumuz üzere mütemadiyen ve gerekli görüldükçe alevlendiriliyor. Avrupalı halklar fanatik Hrıstiyan dürtüsüyle kullanıldıklarının farkına varmıyor. Dikkatleri çeldiriliyor. Kendi zihniyet yapılarından ve dünya görüşlerinden kaynaklanan sorunları görmeleri engelleniyor.  Yanlış mali politikalarla, çıkmaza sokulan ekonomilerini hedef şaşırtarak zaman kazanıp düze çıkarabileceklerini düşünüyorlar. İşte bu noktada İslamofobi bir nevi emniyet supabı görevi görüyor krizin gizli mihrakları için. 

İslamofobi ile Avrupalı insanın öfkesinin yönü değiştirilip gazı alınıyor. Toplum mühendisliğinin şaheserlerini sergileyerek, Müslümanlara saldırılar kışkırtılıp, İslam ülkelerine saldırmanın ya da Avrupa’ya olan mültecilerin göçünü durdurmanın alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlar. Belki de pandemi sonrası yeni ekonomik sömürge düzenleri için nedenler oluşturuluyor. Dini fanatizmlerine haklı gerekçeler uyduruyor, dini hoşgörüden yoksun yeni göçmen politikalarını şekillendiriyorlar. “Avrupa Avrupalılarındır” refleksiyle ve ırkçı söylemlerle Ortaçağ Avrupası'nı aratmayacak yeni reconquistalar (Müslümanları toptan yok etme, olmadı zorla Hristiyanlaştırma) düzenlemeyi düşünüyorlar. Bu saldırılar sonrasında Fransa’nın ve Avrupalı diğer merkez devletlerin, İslam dünyasının neresine saldıracağı iyi gözlenmeli. 

Tüm bu dini müsamahadan yoksun, insanlık dışı saldırılara karşı Müslümanlar, dirayetli, sabırlı ve ahlaki davranmayı terk etmemelidirler. İslam’ın insanlığın muhtaç olduğu tek din olduğunun bilinciyle iyi örneklikler sergilemelidirler. Hrıstiyan fanatizmini durdurmanın çaresi kontrolsüz öfke ve daha fazla dini fanatizm olmasa gerek... Bu yüzden Müslümanlar ahiret çağının din mazlumları olsalar da Allah’ın yüklediği halifelik görevini bihakkın yerine getirmeli ve insanlığın tek kurtuluşunun İslam’da olduğunu kanıtlamalıdırlar.

YORUMLAR

  • 4 Yorum