Virüs bize hayatın anlamını unutturan bir katalizör oldu sanki. Bundan sonra insan insana kapısını geçtim, yüreğini açar mı? insan insana güvenir, dayanır mı, bilmem. Zaten insanlık değerlerinde bir bozulmuşluk, bir ahlaki yozlaşma, bir maddeperestlik savrulması, Batı’nın dünyaya çoban kesilmesiyle çoktandır başlamış durumdaydı. Virüs bu kötü gidişatı hızlandırdı. En temel insanı duyguları zayıflattı, insanı insandan çok uzağa fırlattı. Sarılmak, bir arada bulunup dertleşmek, bir sofrada bulunmak neredeyse rafa kalktı. Ölmek korkusu bütün insani ihtiyaçları ertelemeye bıraktı.
Tabi salgın bittikten sonra insanlık kendini nasıl onarır bilmiyorum. Fakat bazı şeyleri yerli yerine oturtmak oldukça uzun bir zaman tutabilir. İnsanlık, virüste bile evlilik benzeri melez mutasyonların çıktığı haberiyle sarsılırken insanların hayatından evlilik bağı çıkarılıyor. Aile neredeyse tarihe karışacak bir cins topluluk ismi olarak anılacak. İnsanlığa maliyeti ne olur hiç bilemem, nihayet bir ekonomist değilim. Derin bir imtihanın en karanlık demlerini yaşıyoruz, ışığı bulmak ancak içimizdeki umudun hâlâ yaşıyor olmasına bağlı gibi… Kargaşa zamanlarında yaşama sanatını mı öğreniyoruz acaba? Sanki insanlık binlerce yıldır yaşama sanatını bilmiyormuş gibi… Yoksa bu kaos, kadim değerlerden uzağa savrulmanın mümkün olabilmesi için dayatılıyor mu?
Zamanımız sanal hayatların dayatıldığı, algıların ters yüz edildiği hayali varoluşların zamanı. İnsan kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini sorgulamıyor. Dahası bu soruları sormayı abes buluyor. Günübirlik hayatlar bunlar. Köpük misali ağırlığı ve gerçekliği olmayan. Belki mış gibi yaşamlar. Yaşama sanatı öğrenilir mi gerçekten? Yoksa fıtrattan gelen kadim bir bilgelik sayesinde zaten yaşanıyor mu? İnsan nasıl yaşarsa gerçekten yaşadığına inanır, hiç düşünüyor mu? Cevap ne olursa olsun insanın bakış açısıyla ve ön kabulleriyle sınırlı. Sahi fıtratın sesine kulak vermek 21. yy. insanının literatürüne girebildi mi?
Bir soru daha; soru sormayı, sorgulamayı, neden, niçin, nasıl demeyi hepten kaldıran ve yasaklayan bir çağ olmakla insanlık bu zamanda neler kaybediyor olabilir? Kendini, insanlık değerlerini, Rabbini… Kıyamete uyanmak da böyle bir şey olsa gerek. Hayat neşesini artık içermeyen sanal hayatlarla yaşıyormuş gibi yaparak yaşanmıyor. Devletlerin elinde oyuncaya çevrilen zincirsiz kölelikle kıskıvrak bağlanan insanın kendine has bir hayatı olabilir mi? Dünya gerçekten küçük bir köye dönüştü. Artık denetlenmesi, kontrol altında tutulması da bu işin ilmini bilenler için çocuk oyuncağı oldu. Hala umudunu kesmeyen insanların taa fıtratlarının en derinlerinde gizli yakarışlarıyla alemlerin Rabbine yönelişleri de olmasa kıyamet kopmuştu ya neyse… İyi ki kıyamet saatini takdir eden Rabbimizdir. İnsana kalmış olsaydı…
Geçmiş hayatlarımızın mesut demlerini hatırlamak böyle hüzünlendiriyor beni işte. Sabrımın son sınırlarına gelmiş gibiyim. Bu karantinalar, kapanmalar bitmezse, yok aşının faydaları, yok zararları, maske takmanın gerekliliği ya da lüzumsuzluğu gibi televizyonlardaki bilim insanlarının tartışmalarından gına geldi artık. Ey insanlığa vaziyet verdiğini düşünenler! İnsanlığı nereye sürüklüyorsunuz? Felaha mı, yok oluşa mı?
Önce bunun kararını net verin diyesim geliyor. Geliyor evet öyle diyesim geliyor, yazınca da sanki absürt bir şeylerden bahsediyormuşum, bir noktaya gitmiyormuş gibi geliyor sonra. Ama olsun. İçimden geleni yazmak istedim bu kez. Böylece yoksun bırakıldığımız buna rağmen hasretle andığımız eski günlerimizdeki alışkanlıklarımız, değerlerimiz, vazifelerimiz ve tabi ki dostluklarımızı özlesem bile, hâlâ yaşadığımı kendime hatırlatabiliyorum.
Hayatta bir kopukluk yaşanıyor gibi görünse de hâlâ sorumluluklarım var. Hâlâ bir şeyleri yapabilme mühletine sahibim. Elimden alınmadan kıymetini bilmeli ve elimden gelenin en iyisini ortaya koymalıyım. En önemlisi de iyi insanlardan olmalıyım ki Rabbimin rızasını kazanabileyim. Hayatı yaşama sanatında bir arpa boyu yol gittiğimi zannediyor olsam da hâlâ kendi kararlarımı alabilme cesaret ve iradesini gösterebiliyorum. Siz ne düşünüyorsunuz? Malum düşündürtülmemek üzere dizayn ediliyor dünya yaşamı, bu soruyu sormadan geçemedim. Selam ve dua ile…
YORUMLAR