Dünya bütün teknolojik gelişmişliğine rağmen insani değerler konusunda aynı tekamülü göstermiyor. Modern batı kültürü, dünya insanlığını maddi açıdan göz kamaştıran bir gelişmişlikle büyülese de maalesef insanlıkta tekamül ettiremiyor. Benmerkezci ve bencil bireyler, diğergamlık, paylaşma ve ihsan ahlakını bütünüyle terk ediyor ve insan gittikçe yalnızlaşıyor. Küresel bir salgında batılı ülkelerin insani tavır ve davranışlar sergileyemediklerinin ve en ufak bir merhamet göstermediklerini görünce medenilik sihri de bozuluyor teknolojinin illizyonu da...
Çin’de virüse yakalanan yaşlıları evlerine hapsedilip, kapıları lehimlenerek ölüme teslim edildiği görüntüler tüm dünyanın kanını dondurmuştu. O yaşlı ve savunmasız, aynı zamanda da hastalıktan mustarip yaşlıları ve maruz bırakıldıkları muameleyi düşündükçe “İnsanlık nereye doğru yol alıyor?”diye düşünmekten kendini alamıyor insan.
Salgının başlangıcında İngiltere başbakanının sürü bağışıklığı elde etmek için “Bırakalım yayılsın.” demesine ne demeli? Kim öle, kim kala... İtalya’da olanları da gördük. Tüm bu görüntüleri izlerken vicdan sahibi her insanın “Zaten yaşlılar ölüyorlar, bari insanca bir muamele görerek ayrılsınlar bu fani dünyadan” diye feryad edesi gelmiştir eminim.
Bir örnek daha. Amerika deyince zenci bir aktivist olan Maya Angeleou’yu hatırladım. Angeleou’nun “Kafesteki kuşun Şarkısı” adlı şiir kitabında yayınladığı “Masal” adlı şiirinden batının insanlıktan nasıl sınıfta kaldığını ve nasıl bir canavar kesildiğini anlamak mümkün.
MASAL
..... çaprazlama bir zincir
astı kapısına
ve kapattı zihnini
kemikleri bulundu
yaklaşık otuz yıl sonra
yerine bir otopark
yapmak için evini
yıktıklarında.
Otopsi raporu okundu:
Ölüm sebebi şiddetli insansızlık.”
İnsanı aniden sarsan kasvetli bir şiir bu. Üstelik 1975’te yazılmış. İnsan birdenbire çetin bir yalnızlıkla toslaşıyor. İnsansızlık ne büyük bir mahrumiyet... Şiirdeki tanımsız acıyı hissetmemek mümkün değil. Amerikan hümanizminin vahşeti bu kadar sarsıcı işte...
Tüm dünyanın kapağı atmaya çalıştığı ABD’de halen, belli bir gelirden yoksun fakir insanlar, sokakta yaşayan evsizler, salgından etkilenip hastalanmalarına rağmen, ne bir merhamet, ne de ufacık bir ilgiyle karşılaşıyorlar. Hasta insanların hastanelere kabul edilmediğini, Latin Amerikalı ve zenci insanlara tedavide sıra gelmediğini görünce Amerikan efsanesinin yerlerde süründüğüne şahitlik ediyoruz. Batıyı gözlerinde yüceltenlerin, Amerika’nın medeni bir kıta olup olmadığını yeniden düşünmeleri gerekiyor. Aynı şey diğer Avrupa ülkeleri için de geçerli. Batının acımasızlığı, merhametsizliği ve zalimliği hiçbir makyajı kaldırmıyor.
Yine İngiltere’de salgının çok öncesinde 2018’de “Yalnızlıktan Sorumlu Bakanlık” adıyla yalnız insanların sorunlarıyla ilgilenecek bir bakanlığın kurulduğunun haberi verilmişti dünyaya. Bu bakanlık yalnız kalan insanların sosyal izolasyonunun kaldırılması ve intihar olaylarını engellemek adına oluşturulmuş.
Bir kısım insan “Aa! Ne güzel! yalnız insanlarını unutmuyorlar, bakanlık bile kuruyorlar” diye takdir ededursun, insan insandan o kadar uzağa düşmüş ki resmi bir görev olarak karşılığında bir maaş almadıkça kimsenin kimseyle ilgilenmesinin sağlanamayacağını anlamak dehşet verici. Bu durum batı insanının ne denli insani değerlerden uzaklaştıklarının ve koptuklarının işaretidir. Doğu veya batıdaki bir ülke pek fark etmiyor. Batı değerleri - ki değer demeye de bin şahit ister- belki de değersizliğini sahiplenen her ülke git gide yalnızlaşıyor, insansızlaşıyor. Hatta batı, yalnız kalan milyonlarca insanın yalnızlığını giderecek robotlar tasarlıyorlarmış. İnsansızlığa makinelerle çare olabileceklermiş gibi...
Batı dünyasında insan insanın kurdu olmuş gerçekten. Modern insan, gittikçe bireyselleşerek yalnızlaşıyor. Dünya, devasa bir değerler kaybına uğramış durumda. İnsanı insan yapan özellikler beslenmediği için bencil, merhametsiz, günübirlik ve hepbana mantığıyla yaşayan insanlar büyük yekun tutmuş bugün tüm dünyada. Batı, geliştirdiği protestan ahlakıyla insani değerlerini kaybettiği için iyice karanlığa gömülmüştür. Materyalist, dünyaya tapkın ve nefsini ilah edinmiş, insan görünümlü ve fakat hayvandan aşağı bir durumda...
Batı bu durumda da İslam alemi ne durumda? Asıl önemli olan da bu. İslam alemi, batı değerlerinin vazgeçilmez tek değerler sistemi olduğu yanılgısından kendisini kurtarmadıkça ve özdeğerlerine dönmedikçe insanlığa umut olması, adaleti, eşitliği, merhamet ve sevgiyi getirmesi mümkün olamaz. İslam aleminin her bir ferdinin insanlığa karşı olan sorumluluklarını yüklenmesi ve yerine getirmesi lazım. İman tazeleyip işe girişmek, insanlığın yaralarına merhem olması gerekmektedir. Bu kaçınılamayan görevi insana yükleyen ve insanı yeryüzünün halifesi seçen Allah’tır!
İnsanlık ailesi, herkesin birbirinin yardımına ihtiyaç duyduğu bir ortamda, bir yandan hastalıkla, bir yandan nefsinin bencilliği, gözü doymazlığı ve tamahkarlığıyla da mücadele etmek zorunda. Bu zorlu görevde en büyük sorumluluk, son peygamber ve son mesajı kabul eden iman edenlere düşmektedir. Aksi takdirde dehşet verici bir son bekliyor tüm dünyalıları; insansızlıktan ölmek...
YORUMLAR