İNSAN OLMANIN ACISI
Savaşın ve barışın günleri çılgın bir hızla geçip gidiyorken, minik yavrular kanat takıyor. Merhametsiz bir dünyayı arkalarında bırakırken, ardlarına bakmadan cennete uçuyorlar. Has bahçe onlar için hazırlanmıştı zaten. Kimseye pay düşmüyordu. Ne suçu vardı diye sorgulamıyordu eli çocuk kanına bulanmış caniler. Güvercin kanadına takılıp uçan canları soğuk bir rakama çevirenler, azgınlaştıkça dünya kararmaya başladı. Ne yağmurlar bereket getiriyor, ne de gün batımları romantizmi çağrıştırıyor artık.
Zalimler, el birliğiyle masum yavruları dünya dışına göndermeye niyet etmişler. Bilmiyorlar ki o cennet kokulu çocuklar, bebekler adı batasıca dünyayı( en değersiz olanı) terk ettiklerinde artık insanlık kötülüğün kopkoyu zulümat imparatorluğunda bir daha huzur yüzü göremeyecek. Yoz bir hayalin peşindeki bu vicdansız katliamları planlayanlar ve uygulayanlar, her şeyin yanlarına kalacağını vehmedip pervasızca kan içmeye devam ediyorlar. Ama boğazlarına sarılacak insanlığın vicdanının dirildiği gün, ne büyük pişmanlık yangısına uğrayacaklarını az biraz düşünebilselerdi! Tuğyanların tufanları kopardığını bilselerdi, ah bir bilselerdi. Kendi yapıp ettiğini boynuna boyunduruk olarak astığını bir bilselerdi… Bugün her yemek yiyen, her su içen insan borçlu Gazze’deki çocuklara. Hayatın nimetlerinden doya doya istifade eden borçludur Gazzeliye. Onların mahrumiyet içinde çırpındıklarını gördükçe, en temel haklarından insafsızca koparıldıklarına şahit oldukça içimizin kan ağlamaması mümkün değil. İnsan olmanın acısı bizi birbirimize bağlaması gerekirken, nereden nerelere savruluyoruz. İnanılır gibi değil!
İnsan sonunu bildiği halde nasıl olur da zulm ve kötülüğüne devam eder? İnsan olmaklığın cevheri, bunu anlamayı mı önlüyor yoksa zaten insanlıktan çıkmış olanların her şeyi yapabileceğine inanmak mı istemiyor? İnsan yeryüzünde debelenen en acımasız canavar olmayı nasıl başardı? Artık bunları düşünmek de faydasız… Zira iş işten geçmek üzere. Bebeklerin ahı kıyametin habercisi olmuş. Koptu kopacak diye Armagedon’u bekleye dursun azgın tağutlar, sureta insan amma hakikatte canavar tıynetliler elbette neden bütün bu zulmü irtikap ettiklerini biliyorlar. Bütün niyetleri dünya nimetlerini kendi lehlerine alabildiğine insafsızca sömürmek… Bilinçli bir şekilde dünyayı yaşanmaz hale getirmek için çabalıyorlar. Bilmiyorlar ki kendilerinin de içinde bulundukları dünya gemisinin tabanını deliyorlar! O halde gözü dönmüş ve hiçbir değer tanımayan bu güruhu, dünyanın tüm vicdanlı ve insanlık değerlerine bağlı kalabilen insanları bir araya gelerek durdurmaları ve bu zulümat dönemine son vermeleri gerekiyor. Bunun belli bir dine mensup olmakla da bir alakası yok. İnsan olmakla ilgisi var. Pascal’ın bir sözü aklıma düştü an itibariyle. “İnsanlar pek çok şeyi öğrenmişler; kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi... fakat çok basit bir şeyi öğrenememişler: "İnsan gibi yaşamayı…”
İnsanca yaşamayı insanlığa unutturan bir soykırımla karşı karşıya iken yapılması gereken tek şey insanlığın ortak değerlerine sahip çıkmaktır.
YORUMLAR