Hayatın zor dönemlerinden birinden geçiyoruz. Bahar gelip geçiyor neşesini, keyfini süremiyoruz. İstediğimiz gibi çıkamıyoruz doğaya. Sevdiklerimizi göremiyoruz. Sorun yaşadığımız akrabalarımıza bile hasret kaldık. Özgürce adımlayarak yürüdüğümüz günleri özlüyoruz. Bu zamana kadar küçük ve hiç dikkatimizi çekmeyen nice nimetlerle sarmalanmıştık da farkında değildik. Bir umut geçici bir dönemdir diye sabretmeye çalışıyoruz. Ona da yeterince güç yetiremiyoruz. İsyanları oynayanlarımız çok fazla. Çocuklarından bizar olanlar... Eve tıkılıp kaldığından şikayetlenip duranlar. Önceden vaktim yok diyenlere bol vakit sunuldu, bu kez de nasıl dolduracağının endişesiyle huzursuz.
Ramazan geliyor bir burukluk var içimizde. Bu yıl sofralarımıza kimseyi davet edemeyeceğimizin hüznünü yaşıyoruz. Camilerimiz kapalı, teravihler kılınamayacak diye yüreğimiz melul bir boynu büküklük içinde... O kadar çok üzülecek durum var ki. Hangi birini düşünsek hafakanlar basıyor içimizi. İnsanoğlu herhalükarda elindekinin nimetini bilmiyor, şükretmeyi, hamd etmeyi unutuyor. Aslında farkına varabilsek belki birçok kazanımla çıkabiliriz bu süreçten... Nasıl mı?
Evlerimizi hikmet evine çevirerek... Hikmet nedir, diye düşünelim o halde. Bir çok islam alimi farklı tanım yapmasına rağmen hikmet şöyle tanımlanabilir:
Allah için hikmet; bir şeyi yerli yerinde yaratmaktır.
Kul için kullanıldığında ise Allah’ın yarattığını yerli yerinde tutmaktır. Tersi, sefehtir, ahmaklık, aptallık demektir. Buna göre bir şeyi yerinden etmek zulümdür. Yine hikmet, Allah’ın yaratılış amacıyla uyumlu olma, kemalini bulma yeteneğidir (secde- 7). Kısacası hikmet bir şeyi yerli yerinde yaratılış amacına uygun kullanmaktır.
İlmin kapısı Hz Ali “Hikmet Kur’anı anlamaktır” demektedir.
İbn-i Abbas ise “Hikmet Kur’anı tanımaktır” der.
Kur’an ayı Ramazan da geldi, çattı. Kur’an ayında Kur’anın ayetleri üzerine düşünmek, tefekkür etmek, akletmek için müthiş bir imkanımız var bu yıl. Vahyin hikmetini düşünmek insanın zihnini dönüştüren, olgunluğa eriştiren bir faaliyettir. Özellikle bir ayetten bahsetmenin tam yeri. Peygamber eşleri özelinde gelen ancak tüm müslümanları bağlayan Ahzab suresi 34. ayette rabbimiz şöyle buyurur:
“(Ey peygemberin eşleri) evlerinizde okunan Allah’ın ayetlerini, yani hikmeti düşünün.”
Ev, bir insan için en korunaklı yerdir. Tehlikelerden, her tür saldırıdan kendini güvende hissettiği mekandır. Yeri gelir Cennet bahçesinden bir bahçe, yeri gelir Cehennem şubesinden bir şube olur.
Allah’ın emirlerinin okunduğu, okunduğu kadar anlaşıldığı ve hayata aksettirildiği evler Cennet’ten bir bahçedir. Evlerde bulunduğu halde okunmayan, tefekkür edilmeyen, yüksek yüksek yerlere kaldırılıp adeta hayattan dışlanan, ya da okunduğu halde anlaşılmayan ve hayata hiç etkisi olmayan evler ise Cehennemden birer şube...
Allah(cc), bizden ilahi kelamını okuyup anlamamızı ve üzerinde düşünmemizi ister. Kur’anı okumak sünnet, fakat anlayıp yaşamak farzdı hatırlarsak. Bunun üzerinde düşünmek de farzdır. Kur’anı anlamak, sadece okuyarak yerine getirilecek bir farz değildir. Kur’an, katmanlı bir yapıya sahiptir. Muhkem apaçık ayetleri olduğu gibi çok manalı ayetlere yani müteşabih ayetlere de sahiptir. Belki her çağa uygun manalarının anlaşılacağı bir özelliği vardır Kur’an-ı Kerim’in. Allah’ın ayetleri üzerine düşünüp tefekkür ettikçe mana ve anlam katmanları bu cehdi gösteren alimlere ve alimlerin tefsirlerini okuyan müminlere açılacaktır.
Bunun için ne kadar çaba gösterilirse Allah Teala, kullarından o kadar razı olur, o kadar fazla sever. İşte Bakara suresi- 269;
“O, hikmeti dilediğine/dileyene verir. Kime hikmet verilmişse, doğrusu ona çok hayır verilmiştir. Fakat derin kavrayış sahiplerinden başkası bunu kavrayamaz.”
Hikmet, rabbin lütfudur; hikmete ulaşan hayır içindedir. Hikmet verilen kimse aklını kullanır, nefsinin ayartılarına pirim vermez. Zira akılla işe girişeni, ne nefsi, ne de şeytan ayartamaz. Ancak aklı, imanın eline verebilirsek akıl bu işlevi yerine getirebilir. Hikmetli çıkarımlarda bulunan da imanla hükmeden akıldır. İman; akıl, irade ve vicdanı doğru davranışlarda bulunmaya sevk eder. Böylece insan salih amellerle hayatta yol alır.
Kur’anı okuyup anladıkça insan hem anlamsızlıktan hem de amaçsızlıktan kurtulur. Boş işlerle meşgul olmayı bırakır. Hem kendisi hem toplumu hem de tüm insanlık adına hayrı üretir.
İnsan bildikçe ve bilgisi arttıkça farkındalığı da artıyor. Bu yüzden okumak insanın mutluluğunun da temelidir. Okuyan ve anlayan insan hikmetle bakar her şeye; insana, yapıp ettiklerine, olaylara, hatta musibetlere bile... Adeta Kur’an’ın gözlüğünü takmış gibi görür her şeyi. Böylece şer görünenlerde bile Allah’ın yarattığı hayrı görür. Zira Rabbimiz hikmetlice iş yapar. O’nun her işi hikmetlidir ve tüm mahlukat için hayırlıdır.
Evlerimize tıkılıp kaldığımız şu günlerde belki de ihmal ettiğimiz evlerimizi, Kur’anla şenlendirmenin fırsatı geçmiştir elimize. Vakit bol, dikkatimizi çelecek ayartıcılar olabildiğince azalmışken, bollaşan vaktimizi Kur’an ayetleri üzerinde düşünerek, hikmetini anlayarak, ayetlerin hayat veren muştularını okuyarak bereketlendirebiliriz. Alimlerimizin nice zahmet ve emekle yazdıkları tefsirleri okuyarak, evlerimizi ölü evi gibi olmaktan çıkarıp Kur’anla canlandırabiliriz. Bu çabanın sonrasındaki semerelerine ise rabbimiz dilerse dünyada da kavuşacağız. Kur’an okuyan ve anlayan insan yücelir. Farkındalığı artar, iyi insanların ve kurtuluşa erenlerin zümresine dahil olur. Rabbin rızasına erişebilenler evlerini hikmet evlerine çevirebilenler olacaktır.
Diyebiliriz ki; Allah’u Teala’nın ayetlerinin okunduğu, anlaşıldığı evlerde hikmet üretilir.
Hazır evlerimizde oturmaya mecbur kalmışken, üstelik ayların sultanı kapımızı çalmışken, o halde hikmetle davranıp Kur’an ile haşır neşir olmanın vaktidir. Bu yıl bize yeniden nazil oluyormuşcasına okuyalım, anlayalım Rabbimizin son mesajını. İşte o zaman hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Selamette kalın...
YORUMLAR