Coronalı günleri yaşadığımız bu demlerde gündem ister istemez hastalık oluyor. Zorunlu bir şekilde evde oturmaya mecbur kalınca insanın düşünmek için zaman bulabilmesi büyük nimet. Belki hiç olmadığı kadar düşünmeye, fikretmeye fırsat bulabildik. Ramazan Kur’an Kerim ayıdır. Karınca kararınca bir tefekkür ameliyesi kanımca herkes için bir zaruret. Bu düşünce ameliyesini hakkıyla yapabilirsek coronadan sonraki hayatımız gerçekten farklılaşabilir.
Virüsün etkinliği elbette Allah’ın dilediği zamana kadar sürecek. Ta ki biyolojik yapımız bağışıklık geliştirip adapte olana kadar. Ancak bu süreçte Rabbimizin tehlikeli bir virüsle insanlığı imtihan etmesindeki hikmetler üzerinde düşünmek elzemdir. Mikroskobik bir virüs, insanın vurdumduymaz, inkarcı ve küstahlaşan nefisini ilah edinen tavırlarını nasıl da yerle bir etti? Kibirlenen, büyüklenen, kendini bir şey sanan insanın nasıl da burnunu yere sürttü? Şimdi rabbinden başkasından yardım alamayacağını biliyor tüm dünya. Allah dilemese devasını bulmaya bile güç yetiremeyeceğini anlamış bulunuyor.
Bilim adamları, manidar bir şekilde coronanın mikroskop altındaki görünümüne dayanarak “taçlı” diye adlandırdırmışlar. Covid-19 virüsü günümüze değin görülen virüsler içinde ölümcül etkisinden dolayı baş köşeye adeta bir kraliçe edasıyla oturduğundan pekala hak ediyor bu adı. Öte taraftan tüm dünyada aynı dönemde milyarlarca insanı eve tıkması, saldığı korkunun dehşetengiz tesiri de göz önüne alınca ölümcüllüğünü taçlandırmış cidden. Aşısı ve tedavisi bulunana kadar da tahtını koruyacağı kesin.
“...Onun üzerinde ondokuz vardır.” Müddesir suresi-30 ayeti çarpıcı bir ayet. Cehennem melekleri olan ve sayısını ancak Allah’ın bildiği ordulardan bahseden ayetler içinde yer alıyor. Ancak ayetleri sadece ahirete bakan anlamıyla sınırlandırmamak, dünyaya bakan anlamına da dikkat etmek gerekir diye düşünüyorum. Zira Kur’an-ı Kerim dünya hayatında yaşansın diye gönderilen son ilahi kitaptır. Dolayısıyla ayetlerin hayatımıza bakan yönünü, davranışlarımıza etkisini bizzat yaşayarak iman etmemiz gerekiyor. Ayete göre Allah’ın sayılarını bilmediğimiz orduları vardır. Bunlar hem dünyada hem de ahirette görevlerini eksiksiz bir şekilde mükemmelen yerine getirirler. Gözle görülmeyen bir virüs de bu ordular içinde yer alıyor. Nasıl ki kasırga, tsunami, deprem Allah’ın orduları içinde yer alıyorsa, sayılarını bilmediğimiz varlığından habersiz olduğumuz sayısız virüs salgını ve covid-19 da bu orduların içindedir.
Dünya üzerinde insan hayatının süreceği son saate kadar insanlık nice imtihanlarla, sıkıntı ve problemlerle karşılaşacaktır. İnsanların bu badireleri atlatırken alacakları vaziyet nasıl olacak, kim nerede konumlanacak, her insan bireyi açısından çok önemli sonuçlar doğuracak. İşte önemli bir ayet daha; Rum suresi- 41. ayet.
“Allah’ın buyruklarını umursamaz hale gelen şu insanların kendi elleriyle yapıp ettikleri sonucunda karada ve denizlerde çürüme ve bozulma başladı. Bu şekilde Allah belki doğru yola geri dönerler diye yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını onlara tattıracaktır.” (Muhammed Esed- meal tefsiri.)
Günümüz insanlığının hali pür melalini ortaya koyan bir ayet bu. İnsanın kendi elleriyle doğaya yaptığı zulümler ve doğal çevreye verdiği tahribatın sonucu yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca, gittikçe yoğun bir çürümenin varlığı görünür olmuştur. Çağımız insanının geliştirmekle övündüğü teknolojisiyle insanlığın aklına hayaline gelmeyen ekolojik felaketlere yol açtığı gün gibi ortada. Daha ne çılgınlıklar yapacağı da muamma değil. Yarının gelişi dünden belli. İnsan kendi elleriyle yapıp ettikleriyle toprağı, havayı ve suyu kirletmiş, bitki örtüsünü zehirlemiş ve nice canlı türünün yok olmasına sebep olmuştur. Sanayi atıkları ve şehir çöplerinin insanlığın geleceğini tehdit ettiğini söylemeye gerek var mı, bilmem.
Bir yandan insanlığın açlık sorununu gidereceğiz diye gdo’lu bitkilerin yetiştirilmesi, öte taraftan yapay yiyeceklerle zehirlenen insanların yakalandıkları yeni hastalıklara karşı korumak için görünürde faydalı olduğunu iddia ettikleri ilaçlarla türlü genetik bozuklukların ortaya çıkması, insanın sosyal hayatındaki hızlı bozulmayı ve çürümeyi, cinsel sapıklıkları, suçları ve şiddeti, son aşamada nükleer dehşeti de bunlara ekleyelim.
Bunların tümü insanın Allah’a ve mutlak manevi- ahlaki değerlere karşı insanın umursamazlığının bir sonucudur. İnsan kendini yok ediyor va fakat hâlâ fark etmiyor. Dünyayı bu noktaya getiren en büyük müsebbib insanlığın, ahlaki- manevi tekamülünü önemsemek yerine maddi ilerlemeyi tek önemli hedef sayan maddeperestliğe tutsaklığının bir sonucudur.
İnsanlığı bunca sapkınlıktan döndürmek için, Rabbim de üzerinde 19 olan covid-19’u gönderir elbette. Yine de bilir ve iman ederiz ki Allah (cc) şerri dilemez. O nefsine rahmeti yazmış, rahmeti gazabını aşmıştır. Hayrı ve şerri yaratan Allah’tır. Kötülük yapmayı tercih eden insanın yönelişiyle şer olanı yaratır. Fakat insanın iradesini kullanarak iyiyi seçmesini murad eder. Bunun için dünya yaşamında yalnız bırakmamıştır insanı. Kitap ve peygamberleri yol gösterici olarak göndermiştir. İnsanın unutabilen bir varlık olduğunu, kendi kendine bile zulüm edebileceğini, onu yaratan Rabb daha iyi bilmektedir. Ayrıca Rabbin yol göstericiliğine kimler tabi olmuş, kimler sapmış O’nun muhafızları tarafından kayıtları titizlikle tutulmaktadır.
Allah Teala kimin daha iyi işler yaptığını tespit etmek ve hesap gününde bizzat insanı kendi nefsine şahit tutacağını bir başka ayette bildiriyor. İnsanın seçimlerini iyiden veya kötüden yana yapması hem dünyası, hem de ister inanıyor olsun, ister inkar ediyor olsun, ölümünden sonrası için de önemli kazanım veya kayıplar ortaya çıkaracaktır. Bütün bunları tefekkür etmek o kadar önemlidir ki; Resulümüz (as) “Bir saatlik tefekkür seksen yıllık ibadete denktir.” buyuruyor.
Son on günü yaşadığımız Ramazan’ı şerifin, bizi yepyeni bir mümin olarak inşa etmesi bu mübarek günlerdeki tefekkürle imkan dahiline girecektir. İstifade etmek ve duada unutulmamak dileğiyle...
YORUMLAR