Acı dolu ve zorlu imtihan günlerinden sonra bizi Ramazan’a ulaştıran Rabbimize hamdolsun. Yaşadığımız felaketlerden sonra Ramazan’ın ilahi nefesinin bizleri manen ve ruhen diriltmesine çok ihtiyacımız vardı. Tam zamanında geldi Şehr-i Ramazan.
Esasen ruhi arınma için ilahi bir okuldur bu günler. Müfredatı da Kur’an-ı Kerim’dir. Zaten Ramazan’da nazil olan Kur’an, bu aya hürmetini ve değerini kazandırmıştır. İnsana şu dünya sürgününde, Rabbinden uzatılan bir iptir Kur’an. İnsan kutsal kitabına tutunarak manevi gelişimini sürdürebilir, maddi manevi sorun ve hastalıklarına çözüm bulabilir. Bunun için de Kur’an ayı olan, diriliş ve arınma ayı olan bu günlerde anlayarak, düşünerek ve saf bir imanla amele dökerek ihya etmek lazım. Bu bilinçle yaşanan Ramazan’ın manevi gıdası Allah’ın izniyle bir yıl sonraki Ramazan’a kadar takviye eder insanı.
İnsan edebi bir kitabı bile eline aldığında, ondan faydalanmak ve anlamak için okur. Kendince çıkaracağı dersleri devşirmek için iştiyakla çabalar. İnsan ürünü bir eser bile yazılırken de okunurken de anlaşılmak için ele alınıyorsa, alemlerin Rabbinden gelen bir mesaj olan Kur’an’ın çok daha büyük bir iştiyakla anlamak için okunması gerekir. Zira anlayarak okunan ilahi kitap hem dünya hem de ahiret hayatındaki kurtuluşu insana garantiler. Bundan dolayı Kur’an-ı Mecid’i sadece asli dili Arapçadan okumak yeterli değildir. Mealinden de okunup anlaşılması ve emirlerinin gereğinin yapılması elzemdir. Esasen Rabbimizin de muradı anlaşılmaktır. Anlamadan okunan bir kitabın insanın hayatına nasıl bir değişiklik getirmesi beklenir? Bu muhal anlayıştan kaçınmak ve Ramazan’ın eğitim müfredatını iyice idrak etmemiz gerekiyor.
İlk günden itibaren ayetler bana çok daha anlamlı geliyor, sanki o güne kadar okuduklarımdan farklı pencereler açıyor çok daha diriltici bir solukla okuduğumu fark ediyorum. Bunda yaşadıklarımızın da tesiri var kuşkusuz. İnsanın en aciz, en çaresiz ve hiçbir şeye yetemediğini anladığı zayıflık anlarında dahi Kur’an-ı azimüş şan, adeta yüreğinden tutuyor, ümit aşılıyor ve umutlarının tükendiğini sandığı anlar da bile sımsıkı tutuyor insanı.
Elbette acılar, hastalıklar, doğal afetler dünya hayatının kaçınılmazları. Ne yapsa da yetersiz ve çaresiz kalabilir insan. Ancak Kur’an bize her şeyi gerektiği gibi sorumluluk alarak, bilinçle, tedbirini alarak yaparsak bu felaketleri daha az zayiatla atlatabileceğimizi de söyler. Yapıp ettiklerimizin, umursamazlıklarımızın, kulak ardı ettiğimiz sorumsuzluklarımızın sonucunun bir kısmını bize tattırıyor ders çıkarabilelim diye. İşte ayet;
“İnsanların ellerinin kazandığı (günahlar) yüzünden, karada ve denizde fesat çıktı ki (Allah), yaptıklarının bir kısmını(n cezasını), kendilerine (dünyada) tattırsın; tâ ki (kötülüklerden) dönsünler.” Rum Suresi-41.
İnsan akledip, sorumluluklarının hakkıyla yerine getirdikçe daha kaliteli bir hayat da yaşayacaktır şüphesiz. Çünkü dünya hayatı içindeki her nimet Rabbin kullarına lütfudur. Kısa bir süreliğine emanet edilmiş nimetlerdir… Bunun ayırdında bilinçli bir yaşam, sonraki hayatımızı da şekillendirecektir. Her şey insan için, insan ise Rabbine kulluk için vardır. Bu günler, işte bu otokontrolümüzü de yaptığımız farkındalık içinde bir Ramazan olur inşallah. Kur’an ayını Kur’ân’ın mesajıyla ihya etmeyi ve maddi, manevi arınmayı Rabbim hepimize nasip etsin. Hayırlı Ramazanlar…
YORUMLAR