İslam tarihinin dönüm noktaları vardır. Son Peygamberin ümmeti olarak imtihan olunduğumuz ve bu imtihanların zorlaştığı demler... 10 Muharrem belki de bu zor zamanların en önemlisi, en yürek burkanı... Her ne kadar 10 Muharrem’de insanlık tarihi süresince vuku bulan birçok önemli olay zikrediliyor olsa da, bu olayların tümünün kaynaklara girişi Emevi sultasının yaşandığı günlerdir.
Emevilerin hakikatleri karartma adına, Peygamberin torunu Hz. Hüseyin’in mücadelesini gözlerden kaçırmak için işlemeye başladıkları, tarihin manipüle edildiği zamanlar... Tarih manipüle( ters yüz) edilince önemli olaylar önemsiz, önemsiz olaylar çok önemli diye gösterilmeye başlanır bilindiği üzere. Hz Hüseyin, zalim ve despot Emevi sultasına karşı sesini yükseltip onlar tarafından katledilince, İslam ümmetinin tepkisi dalga dalga büyümüştü. Bunun önüne geçemeceğini ve tepkilerin şiddetiyle sonlarının geldiğini gören Emevi Saltanatı, yandaş alimlerin eliyle hakikatleri karartma girişimlerinde bulunmuş ve hepimizin bildiği on önemli olay 10 Muharrem’de vuku bulmuşcasına işlenmeye başlanmıştıı. Bunlardan Nuh (as) gemisinin karaya oturduğu gün ve tufanın bitmesinin sevinciyle kaynatılan aşure yemeği veya tatlısının ön plana çekildiği ve sevabının anlatmakla bitmeyeceği söylenen uydurma rivayetlerle desteklenen rivayet en meşhur olanı oldu. Günümüze kadar da mevcut iktidarların ekmeğine yağ süren bu söylemler ve uygulamalar artarak devam edilegelmiştir. Müslüman halkları iktidarların zulmüne karşı koymaktan alıkoymanın en önemli dayanağı olageldi bu uygulama.
Oysaki Resulullah’ın pak siretini okuduğumuzda bir kez bile aşure kaynatmadığını sevabını umarak dağıtmadığını öğreniyoruz. O halde nereden çıktı bu söylemler?
Hz. Hüseyin hakikati, devasa zulmün boyutlarını her cepheden gören gözlere faş ederken, Emevi iktidarı, Hz. Hüseyin’in katlini arka plana atacak uygulamaları devreye sokmuş, adeta ilmek ilmek dokumuştu. Alimlerin desteğiyle 10 Muharrem’de vuku bulan Kerbela faciası böylece gözlerden kaçırıldı. Görmezden gelindi, hafife alındı ve ümmet uydurma rivayetlerle boş yere uğraştırıldı. Hüseyni mücadelenin Kur’ani ruhu karartıldı. Böylece Ümmet yapısında zulme rıza göstermeme konusunda ilk derin çatlak oluşmuştu maalesef.
Fakat meş’um olay o kadar apaçıktı ki saklanacak, savunulacak bir tarafı yoktu. Bu büyük zulme tanıklık eden dönemin ayaklı basını Zeynep, canlı yayın yapıyordu çünkü. Kardeşinin katlini gözden kaçırmaya çalışan Emevi sultasının tüm engellemelerine rağmen sesini yükselten Hz. Zeynep, tarihi, insani ve imani görevini yapmış, ümmeti bilgilendirmişti. Tarihimize kara bir leke olarak giren Kerbela katliamı o günden bugüne sadece Müslümanların değil dünyanın da gündemine girmiş, bir daha da çıkmamıştır.
Şimdi gelelim Aşure günü olarak anılan 10 Muharrem’in Müslüman bilincine katkılarına... Çoğu Müslüman aşure tatlısını kaynatıp dağıtmakla günün anlam ve önemini yeterince idrak ettiğini varsayarak vazifesini yapmış olmanın rahatlığına kavuşuyor. Peygamber torunlarının başına gelenleri ise hiç merak etmiyor. Etse bile aşure tatlısı kadar yer almıyor hayatında. Es geçiyor rahatlıkla. Konu komşuya tatlı dağıtıldı ya vazife bitmiş, sevap elde edilmiştir.
Kimisi Hz. Hüseyin’in anısını yaşatmak ve bilinçleri tazelemek için Kerbela’yı günümüze taşırken kendine eziyet edip, işkence ederek Hz. Hüseyin’e yapılanları sineye çeken ümmetin, bu vebalden böylelikle kurtulduğuna inanıyor. Bu biraz da Hz. İsa’nın öldürülmesiyle Hrıstiyanların tüm günahlarına kefaret olacağı inanan insanların inancına fazlasıyla benziyor. İslam tarihindeki “Tevvabunlar hareketi” de bu katliam vebalinden kurtulma saikiyle ortaya çıkmıştı. Bir nevi Hz. Hüseyin’den özür dileme gayreti... “Zalim ve despot iktidara karşı seni yeterince desteklemedik, arkanda durmadık ve yenilip başının kesilmesine seyirci olduk!” özrü... Halbuki Müslümanlar, tarihi olayları anlayabilmek için özel gayret göstermek ve Kur’an ve Resulün sireti ışığında değerlendirmeler yapabilmeliydiler.
Bir kısım ve nadirattan Müslüman ise Peygamber torununa reva görülen bu emsalsiz zulmü irdeleyip, mevcut sistemlerin inananları nasıl gündemden koparttığını, hedef şaşırttığını ve asıl meselelerinden nasıl uzaklaştırdıklarını sorgularlar. Peygamber ailesine olan sevgi ve bağlılıklarını da onun mücadelesinin künhünü anlamaya ve böylece dersler çıkarmaya, bugün de devam eden adaletsizliklere, zulümlere, hak gasplarına karşı bir duruş sergilerler. Kerbela asıl budur. 10 Muharremin aslı budur. Adaletsiz, zalim ve diktatör sistemlerin insanların başına ördükleri ve dini kamuflaj kullanarak sömürdükleri düzenlerini ifşa etmektir. Hüseyince bir duruş gösterenler ancak 10 Muharrem’i hakkıyla yad edebilirler. Hamasi, duygusal terennümlerle ne Hüseyin anlaşılabilir, ne de zalim düzenlerin adaletsiz yaptırımlarına karşı konulabilir. Ne mutlu Hüseyni ve Zeynebi olanlara!
YORUMLAR