"Hayatındaki en zor, en acı, seni en çok yıpratan olay veya kişi, canını en çok yakan şey, yüreğini parçalayan içini dağlayan olay veya kişi, hatta seni öldüren... ne idi?..." diye sorulsa hepimizin vereceği sayısız cevaplar olsa da çok nadiren akıla gelen veya hiç getirilmek istenmeyen asıl cevap ise kişinin "kendiyle yüzleşmesi" ve kendine ışıl ışıl bir ayna tutmasıdır!...
Neden bu kadar zordur ki kendine ayna tutmak? Oysa ki nasıl da kolay ve yaygındır başkalarını o aynada her açıdan ve tüm detaylarıyla görmek! Öyle değil mi?...
En yakınlarımızdan tutun da iş veya okul arkadaşlarımıza, komşulardan sosyal çevremize kadar bize neler yapıp ettiklerini, nasıl da acı çektirdiklerini ve haksızlık ettiklerini, engellediklerini düşünür durur, belki de yargılar ve yadırgar, aynadan sadece onları izlediğimiz için başka neden ve sorumlu bulamayız hayatımızda olan bitenler için... Bir de etiketleriz onları "kırık camlar, bozuk/ yanlış aynalar" diye... Kim mi bu "onlar"?
..Hani bizi bu dünyada ölmeden önce defalarca öldüren mezara koyan olduklarını düşündüğümüz onlar, genelde en yakınlarımız var ya işte onlar...
Onlara kendimizi kabul ettireceğiz diye yıllarca hizmet ettik görmediler, affettik bilmediler, hoşgördük bizi farklı anladılar...
Öldürdüler biz dirildik sonra onlar tekrar öldürdüler. Ve biz, yine dirildik.
Ölmelere doyamadık...
İşte onlar yanlış/ bozuk aynaydı.
Sonra dirilemeyecek hale gelince de
küllerimizden yeniden doğduk.
Bir Anka kuşu gibi...
Artık O eski biz, biz değildik.
Zaten işin aslı da şuydu ki onlar denilen herkes bizim bir parçamız, bir yönümüz, bir hücremizdi ve dışarıdan bizi bize yansıtıp kendimize gelmemiz için bizi bize gösteriyorlardı; bazen bizde olan yanlarımız ve bazen de olmayıp da olması gereken hâllerimiz ile... Yani aslında ortada çok da kızacak, küsecek, kırılacak, darılacak onlar birileri yoktu... Zira bu, onların misyonu idi zaten. Oyun içinde oyunlarla bizi bize gösteren Rabbim sonunda bir şekilde aradaki gölge kimlikleri ortadan kaldırmamızın yollarını öğretti, elhamdulillah... Yani ne yaşarsak yaşayalım bu, bizimle ilgiliydi. Seçimlerimiz, kararlarımız, eylemlerimiz, işleyişe koyduğumuz veya ertelediğimiz gerçek ve doğrularımız, elde edilen sonuçlara gösterdiğimiz tutumlarımız, geliştirdiğimiz inanç ve teslimiyetimiz ile ilgiliydi... Bizden başkası yok/tu yani.
Rabbim onlardan bizi çıkardı, öldürdü ve sonra diriltti...
Hû'zur'unu getirdi.
Dedi ki "...Onları bırak burada, gönlünde, kutsal mâbedinde Ben varım.
Ben sana yeterim.
Ben hem içinde hem dışında her yerde olanım.
Sana şah damarından daha yakın olanım!"...
Hatta biz can kulağımızla dinleyince de "Sen bensin Ben senim!...".
"Sen aradan çıkarsan Ben görünür olacağım!" dedi...
Vel hasılı egoyu/ beni, kişiliği, kimliği çıkarmak ve yeniden dirilmek içindi her şey, o zaman bilemedik...
Elhamdulillah;
O da bize görünür olmaya başladı.
Bundan daha güzel ne olabilir ki?
Sonsuz şükürler olsun..
Rabbim onlardan biri olan bizi şefkat elleriyle tokatlaya tokatlaya en sonunda kendi hû'zur'una getirdi çok şükür. Şimdi huzur içinde hû'zur'dayız ya daha ne ol'sun/du?...
Hakikî yüzleşmelerle arınıp, kendimizi idrak ederek Rabbimizle, sadece Âlemlerin Rabbi ile, hemhâl olacağımız güzel günlere...
Y'ol'umuz her daim sev'gi'de buluşsun Canlar...
Peri'han Taşdemir Taylı...
...
..
.
İllâ Hû...
YORUMLAR