"Hiç kimse, özgür olmadığı halde kendini özgür sanan kimseden daha fazla köle değildir."
Goethe "Özdeyişler ve Düşünceler"
Ne zaman konuşmaya başlasak her birimiz net olarak "köleliğe" karşı olduğumuzu,asla onaylamadığımızı , bunun insan hakk, hukuk ve onuruna aykırılığından dem vururuz öyle değil mi...?
Oysa hem bilinçli ve sistematik hem de bilinçsizce ve doğal bir şekilde tam da "kölelik sisteminin" içinde yaşarız, yönetiliriz, yönlendiriliriz, kölelik yapar ve dahi yaptırırız da çoğu zaman bunlar hiç yokmuş gibi davranır ve öyle inanmak ister, tabiri caiz ise dört maymunu oynar " görmek, duymak, bilmek, konuşmak" istemeyiz zira bu bizi rahatsız eder ve içine doğduğumuz, orada büyüdüğümüz , sonu kölelik dahi olsa kendimizce oluşturduğumuz konfor alanlarının sarsılmasını , bozulmasını ve değişiklik yaşanmasını istemeyiz!!!...
Bu vb durumların çok sebebi var elbette ancak ilk nedeni sanıyorum " insanın kendini bil/e/memesi, tanı/ya/maması, akıl etmemesi ve dahi akılının önündeki engelleri fark etmediği için kaldır/a/mamasıdır!!!..."
Durumumuz bundan ibaret olunca , elbette muhteşem bir donanım ve alt yapı ile yaratılmış olan insanın çoğunluğu kölelik yaparken , bazısı da kölelik yaptıracak kadar amacından uzak yaşamaktadır...
Kur'an'ı okurken de, yorumlarken de , yaşarken de aynı bakış açısı ile birlikte devam edince ,aynı algıyı ve hükümleri dolayısıyla da yaşam şeklini ona da eklemlendirmiş oluyuruz... Biz toplum olarak ancak "dedi-kodu kültüründe" yaşıyoruz... Bildiğimizi zann ederek oluşturduğumuz kanı/tanı/yargı ve hatta tabuların çoğunluğu sahih/şahit olunan/tasdikli bilgiye değil " duyulan/anlatılan/rivayet edilen/ dediler ki..." şeklindeki aktarımlardan oluşmaktadır. Hep birileri düşünüp aktarmış, diğerleri de düşünmeyerek hazıra konmuş... Hiç sorgulamak, düşünmek, akıl etmek, tekrar (aynı sonuca ulaşmak olsa dahi ) keşif etmek, kendince üretmek... kaygısı ile dertlenmemişiz... Eskilerin ki gerçekten de masal mı , gazel mi, gerçek mi , doğru mu bilememiş , bilmek de istememişiz ne yazık ki...
Halbuki ilk idrak etmemiz gereken gerçek şu ki asıl olarak ilk ve en önemli "kitap" , insanın tam da kendisidir!
Yürüyen kitaplar biziz, kendimiziz, insanlar!!!
Takdir edersiniz ki okunması gereken bir şey veya kitap varsa bu, ilk olarak insanın kendini okuması/ bilmesi/ akletmesi olmalı idi ki beraberinde ve sonrasında kendimizin dışındaki yaratılmış ve yazılmış kitapları da okuyabilelim...
Ama şu "dedi-kodu kültüründe" biz ne yazık ki kendimizi okuma işini de mahalle baskısı altında her zaman başkalarına bıraktık ve başkalarından bekledik( hala da bekliyoruz...). Böylesi işimize geldiği ve çok zahmetsiz olduğundan , başlangıç, süreç ve sonuç sorumluluğu da azaldığı için başkalarının bizi yönetip yönlendirmesinden aslında " köleleştirmelerinden " içten içe gizli bir haz alıyoruz...
Oysa ki insana verildiği için onu insan kılan, sağlıklı , perdesiz, aracısız ve dengeli kullanılması ile insanı özgün ve özel yapan , olmaması halinde insanı deli/saf/engelli/sorumsuz ... kılan şeydir ; akıl !!! En kıymetli, değerli ve özel hazinemiz yani... Ancak akılımızın önündeki engelleri görmezden geldikçe de onu etkin ve yetkin kullanmaktan bahis edemeyiz...
İnsanın özgürlüğü , bahşedilmiş hazinesini yani aklını doğru ve dengeli kullanması ile oluşabilir... Eskilerin dediği gibi " hazreti insan" olabilmek aklederek özgürleşmektir...
"...Yoksa siz hiç akletmez misiniz?!..."
Selametle efendim ...
YORUMLAR