Ölümüne camiye gitmeye çalışan kardeşlerimizin durumu üzülünesi bir hal. Bilmeden yapıyorlar. Yanlış yapıyorlar.
Bu coğrafyamızın problemlerinden biri, müslümanlığın bazılarına atalardan gelmiş olması. Yani atalardan ne kalmışsa o şekil. Görünen ritüelllerin bugüne taşınması ama ruhunun kaybedilmiş olmasının sebebi budur kanaatimce. Yani Kitap ve Sünnetten okuyup anlayarak değil, babadan ne görmüşse. Bu durumda bize düşen sağduyulu bir şekilde Aziz İslam'ın evvela tevhid, adalet, ahiret ana mesajlarını anlatmamız ve kavratmamız lazım bu kardeşlerimize. Ritüelleri aşağılamadan, zira o ritüeller de İslam'ın şiarıdır, tabiki içi dolu olarak. Yani huşu, takva, niyet.
İslam'ın evvela bir kitabı ve bir elçisinin olduğunu ve bu ikisine bütünüyle iman edilmesi gerektiği anlatmalıyız müslümanlara. Atalardan gelen dinin eksik kalmış olabileceğini veya dezenformasyona uğrayabileceğini farkettirmek lazım. Aksi halde amellerin boşa gitme tehlikesi var. (habitat a'melehum). Bu tebliği edebiyle yapan sonuç alır, bunu da unutmadan. İnsanları aşağılayanlar ise zor sonuç alır. Daha da tahribatı büyütür. Ah bir farkında olsa bilenler...
Şu da var ki, atalar kültürünü din edinenlerin bazısı katı ve serttir. Yanlışlarını bizzat dayatırlar. Evet bu gerçek de var. Buna rağmen de uslub ve tavırlarımız ıslah edici nebevi modda olursa atalar kültürünü din edinenlerin çoğunluğunun şuura kavuşacaklarına inanıyorum.. Bunun için de sabır da gerek, kuru akılcılık yetmez... Öyle hemen okkalı laf çakarak kalplere girmek kolay değil, ey kuru akılcı kardeş. İnsanları alışkanlıklarına sıkı sıkıya bağlanıyorsa bunun bir sebebi de kuru akılcıların ukalalıklarıdır diyebilir miyiz? El cevap: Diyebiliriz!
Buradan hareketle yeniden başa dönelim. Diyanet ve hocaların ortak aklı ile cuma namazına gidilmemesi fetvasını uygulamak İslam aklının gereği. Duygusallıklara kapılıp ucuz kahramanlıklar yapmaya gerek yok. Bu şekilde davranan kardeşlerimiz bundan vazgeçsinler. Bugünlerin ahvaline uygun olan Yunus 87 ayetini hatırlasınlar:
"Musa ve kardeşine (şöyle) vahyettik: 'Mısır'da kavminiz için evler hazırlayın, evlerinizi namaz kılınan (ve kıbleye dönük) yerler yapın ve namazı dosdoğru kılın. Mü'minleri de müjdele."
Firavun'un zorbalığına karşı evlerini kıblegah edinen kardeşlerimizi örnek alalım. Covid-19 süreci de bir çeşit zorluk süreci diyebiliriz. Yani her şey göz önünde... Öyle değil mi? Covid-19'a inanmayan varsa o hastalarla buluşturulsa mı acaba?
İslam Fıkhında an'ın vacibi diye bir kavram vardır. Yani o an en önemli olan şey ne ise onu gözetmek gerek. Mesela bir çocuk balkondan düşecekse ve sen de namaz kılıyorsan, namazını bozup çocuğu kurtarmalısın. Bu da ona benzer. Bir salgın var ve sen ısrarla cemaatle kılacağım diyorsan bu yanlıştır, hatadır. Takva değildir sevgili kardeşim...
Sana tavsiyem, Kur'an'ı pratiğe dökme niyetiyle anlayarak okuman ve bu okumayı son nefesine kadar sürdürmen. Bu şekilde İslam'ın özünü elde etmelisin ilk olarak. Özü olmayan kabuk atılır, bilmen lazım bunu. Namazın hareketleri, kuralları vs hep kabuktur. İçi ise huşudur, takvadır, niyettir.
Rabbim, eksiği olanın eksiğinin farkında olmasını nasip eylesin.
YORUMLAR