Müslümanlar Dikkat! Geçiş Sürecinde "Kalplerimiz Birbirine Benzeşmesin"
Geçiş süreçlerindeyiz. Bu süreçlerde "kalpleri birbirine benzedi" durumuna düşmemek için dikkatli olmalıyız.
Muhafazakar (sünni) denilen kesim yaşadığı hayatı Kur'an'a yönelecek şekilde İslam'a olan teslimiyetini delile dayalı ve arı duru yapacağı yerde hurafe dolu yapıları güçlendirip "feto" benzeri zeminleri güçlendirmemeli..
Kur'an'dan onay alan sağlam akide... Kur'an'dan onay alan ibadetler... Ve yine Kur'an'ın ısrarla sevkettiği sosyal adalet vurgusunu geliştirmeli.. Bu yönde ilerlemeli.. Böylece muhafaza edilmesi gereken ahval, dogmatik din anlayışı yerine, Kur'an merkezli mütevatir sünnete dayalı din bilinci ve aidiyeti olmalı. Doğrusu da budur.
Geçiş süreçleri bu şekilde değerlendirilirse pozitif olur. Aksi halde bela peşimizi bırakmaz. Bu arada ifade edeyim geçiş sürecinden kastım sanayileşme ve modernleşme ile beraber gelen siyasi/askeri/ekonomik/kültürel emperyalizmle müslümanların mücadele sürecidir. Bu süreçte etkileşimler olmaktadır. Mücadele azmi aktif olmazsa hakim modern çağ kaçınılmaz bir şekilde asimile etmektedir kültürleri ve inançları. Yontmakta ve kendisine uygun hale getirmekte. Vahyin kontrolü dışında meydana gelen değişim ve dönüşümlere karşı uyanık olmalıyız. Bu yazının ana teması olarak bu cümleyi sabitleyebiliriz.
Ülkemiz yerelinde geçiş sürecine bir örnek daha vermek istersek, özellikle siyasi/sosyal/kültürel olarak ülkemizi 90 yıldır ahtapot gibi sarmış olan Kemalizm'e, dayattığı resmi yaşam biçimi ve putlarıyla/tabularıyla haşir neşir olma durumumuzdan dolayı "kalplerimizin birbirine benzemesi" durumuna karşı dikkatli olmalıyız. Kur'ani ilkelerden uzak, Ümmet bilincinden uzak, Vahyi tahrif etme çabası gösteren ve modernize etmeye çalışan, Tesettürü hayattan kaldıran, 90 yıldır her alanda dini rengi resmi zorbalıkla yok etmeye çalışan vb. bozukluklara düçar olmuş Kemalist topluluklara benzememek için dikkatli olmalıyız. Zira 17 yıldır devleti yöneten müslüman-muhafazakar yönetim maalesef bu konuda kalpleri benzeştirmeye katkı sunar pozisyonuna düşmektedir. Ve hükümete sempati duyan halk, kemalizme karşı cephe almayı ihmal etmektedir. Zira artık kemalizm maalesef devletle özdeşleştirilmiştir. Oysa devlet demek rejim demek değildir.
Geçiş süreçleri çok hassastır. Dikkatli olmazsak, geçeriz ama bir bakarız ki bize de kendilerine de zulmeden topluluklara benzemişiz. Bu anlamda iki tehlike etrafımızı sarmaktadır. Biri Hurafelerle dolu dogmatik dini yaşam, ikincisi ise resmi ideolojinin dayatmaları. Bu iki tehlikeye karşı Kur'an merkezli sahih sünnete dayalı Müslümanlık anlayışını korumalı ve geliştirmeliyiz. Aksi halde bu iki tehlike berbat bir şekilde üzerimize geliyor. Halkları yozlaştırıyor. Nesilleri içi kof hale getiriyor. Muvahhid, mucahid, muttaki müslüman topluluklar oluşmasının önündeki bu iki engele karşı teyakkuzda olmalıyız.
Hasılı;
Kerim Kur'an'ın psiko-sosyal tespiti olan "kalpleri birbirine benzedi" ifadesinden gerekli dersi, ibreti almalıyız.
YORUMLAR