25 yaşına kadar sınavlarla,
testlerle, rekabetle hayata sözde hazırlanan genç, maaşlı olduğu günden
itibaren yarışın ve sınavın bitmesi ile kendini öyle bir rehavete bırakır ki,
sanki cennete girmiş.
Ve başlar emeklilik döneminden daha akim bir süreç o
dinamik yaşlarda.
Oysa olması gereken ölüm gelinceye kadar Allah'a karşı
sorumluluk bilincini ve dolayısıyla insanlara ve yeryüzüne ve gökyüzüne karşı
olan görev ve sorumluluğunu hakkıyla yerine getirmekti.
Yeryüzünü imar ve insanlığı ıslah edeceği yerde
evine/maaşına/oyun masasına çakılan o genç. Büyük bir yanılgıya düştüğünün
farkında değil. Meydana gelen boşluklar fıtratı boğuyor ama ilahi terbiye
almadığı için hayatına ilahi bir nizam veremiyor ve dışarıdan belli olmayan bir
ızdırap süreci başlıyor.
Anlamsızlığın koynunda bir ömür boyu ızdırap.
Neydi Anlamsızlık? Anlamsızlık: Allahsızlıktır.
Gençlik çağındaki sınavlara tüm zamanını veren insan,
aslında sadece bir arpa boyu yol almış ve maaşlı olduğunda ise kendini hayatın
zirvesinde sanmış.
Ancak hayat diğer sayfaları çevirdikçe meğer zirve
ötelerde imiş, sayfalar ilerleledikçe ötelenen zirve. O zirve, ahiret imiş.
Bunu anlar. Bazısı da hala anlamaz ve hırsla, harcamak için kazanır ve bu
defada kaybetmekten çok korkar. Başlar mala karşı bir esaret hayatı. Çünkü Malik-el
Mülk ile bir bağı yok. Lehul mülk sırrına vakıf değil. Dedik ya hedef
ıskalatıldı. Genç de bunun farkına varmadı.
Ötelere endeksli olmayan her yaşam süreci; akimdir,
kısırdır, boğucudur, tüketicidir, ızdıraptır.
Gençlere ve önceden genç olanlara dikkat etmelerini
tavsiye ederiz. Tabi en başta kendi nefsimize…
YORUMLAR