"Doğa bilimleri bardağından içilen ilk yudum sizi ateist yapar ama bardağın dibinde Tanrı sizi beklemektedir."
Fizikçi Werner'in bu sözünü çok önemsiyorum.
Ancak Allah'ın kudretini ortaya koyan bilimsel çalışmalar, maalesef Allah'ı farketmeye perde yapılıp putlaştırılabiliyor. Bu kadar gelişmişlik karşısında Allah'a boyun eğme gibi bir ihtiyacın artık olmadığını, O'nu pasif bir varlık olarak kabul etme nezaketini(!) göstermeyi de lütuf olarak görenler de cabası...
Oysa bilimin gelişmesi, tekerleğin icadı, motorun icadı gibi şeyler ilahi gücün insan potansiyeline yerleştirdiği güç(yetenek, zeka) ve iç güdüler (kolaylaştırma ve güvenlik) sonucu ortaya çıkmaktadır. Bu gücü verene Sonsuz hamdler, secdeler sunma yerine O'nu inkar etme yahut pasif bir konuma itme yahut tarihe gömme gibi atraksiyonlar ile büyük bir şirke ve inkara kapılar açılıyor desek yanılır mıyız? Bu soru sizce sorulması gereken bir soru değil mi?
Ben, bilimin peygamber mucizelerinin işlevini taşıdığını düşünüyorum. Bu anlamda bilimle uğraşmak, Allah'a inanan birinin heyecanla yapacağı bir uğraşı olması gerekir. Ki bu bilimsel deliller ile hayatın gerçek anlamı olan Allah (Allah demek anlam demektir) ile tanışma süreci başlamış olsun. Maksad, Maksud olan Allah ile buluşma olmalıdır.
Buna ulaşmamış olan bilimsel gelişmenin gerçek hakkını vermemiş olacaktır.
Bilim, hem insanlığa faydalı olma hem de Yüce kudreti ortaya çıkarma uğraşısıdır. Aksi halde kibir üretir, müstekbir üretir. Batı bugün o müstekbiri oynamıyor mu?
Son günlerde tüm dünyanın gündemine oturan Covid-19 virüsünü de bu perspektifle değerlendirebilir miyiz? İnsan denen varlığın aslında aciz olduğunu ve bilimsel çalışmaların mutlak kurtuluş ve güveni sağlayamayacağını dolayısıyla Yüce Yaratıcının gücü ve kudretini anlamamız gerektiğini farketmek insanın lehine bir sonuçtur. Böylece haddini ve hududunu bilir insanoğlu.
İradeli olarak yaratılan insanın tedbir güdüsü gereği bu virüse karşı uzmanların öne sürdüğü tedbirleri ihmal etmemeliyiz. Çarpık kaderci bir anlayışla kendimizi virüse teslim etmemeliyiz. Bu öyle bir bela ki kendimizi teslim etmemiz tek başına sorun değil. Zira tüm toplum risk altında. Nemelazım diyen sadece kendini riske atmış olmaz. Kuran merkezli din algısında insanın başına gelen kötülükler kendi elleriyle yaptıkları sonucudur. İyilikler Allah'tandır. Külli planda iş ve oluş Allah'ın iradesi dahilinde olması bize verilen cüzi iradenin ve tercih imkanının olduğu gerçeğine aykırı değildir. İkisi de hakikattir. Bu hakikatin ciddiyetini kuşanarak yaşamalıyız.
Ey Rabbim indireceğin her hayra muhtacız. Amin.
YORUMLAR