Kadına yönelik şiddet, kadının toplumdaki ikincil konumundan kaynaklanmakta olup, tehdit, baskı ve her şekilde ortaya çıkan şiddet eylemidir. “Kamusal ve özel alanda gerçekleşen, kadınların fiziksel, cinsel, duygusal zarar görmesiyle sonuçlanan ya da sonuçlanma olasılığı olan, her türlü cinsiyet temelli şiddet eylemi veya tehdit ya da zorlama ve keyfi olarak özgürlüğün kısıtlanması” olarak tanımlanmaktadır (Kadına Yönelik Şiddet El Kitabı, 2008: 19). Diğer bir ifade ile kadınların ev gibi özel alana dahil olan yerlerde gördükleri şiddet ve iş yerleri gibi kamusal alana ait yerlerde gördükleri tüm fiziksel, cinsel ya da duygusal zararlar bu başlık altında toplanmaktadır. Yine bir diğer önemli nokta ise kadına karşı yapılan herhangi bir eyleminin bahsi geçen fiziksel, cinsel ya da duygusal zararla sonuçlanmış olabileceği gibi sonuçlanmaması durumunda dahi tüm bu zararlara neden olabilecek unsurları bulundurmasının şiddet eylemi olarak adlandırılmasında yeterli olarak görülmesidir.
Başka bir tanıma göre, “Cinsiyete dayanan, kadını inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi sonuçlanma olasılığı olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır” (Kadına Yönelik Şiddet El Kitabı, 2008: 19).
İnsanlık tarihi boyunca ve günümüzde birçok toplumda, erkeklerin koruyucu, lider, kahraman, mert, savaşçı, yetkili, yönetici gibi niteliklerle öne çıkması; kadınlardan daha güçlü ve saygın olarak kabul edilmesi; saldırgan davranışlara ve şiddet eylemlerinin gerçekleşmesini olağanlaştırmış ve gerekçeler oluşturmuştur (Köknel, 1996: 46). Erkek, yasalar ve toplumun ataerkil yapısına göre kadınla kıyaslandığında üstün konumdadır, bu da kadına karşı şiddeti besleyen en önemli faktördür. Erkek egemen siyasal, toplumsal ve ekonomik yapılar, erkeği üstün gördüğü için, aile içi şiddeti beslemekte ve kadınların şiddetten korunması ve kurtulması kapılarını da kapatmaktadır.
Şiddet içeren hareketler ve tehditler, gerek ev içinde gerekse toplumda meydana gelsin, kadınları korku ve güvensizliğe sevk etmekte ve yaşamın her alanında ikinci planda kalmaya, başarısız olmaya mahkum etmektedir. Şiddet ile korkutulan ve sindirilen kadının hareket alanı kısıtlanmakta ve erkeğin ulaştığı kaynaklara ulaşması engellenmekte, hayatı zorlaştırılmaktadır. Kadına yönelik şiddet, kadınları ikinci plana iten en önemli sosyal mekanizmalardan biri durumundadır
Bu kavramlar doğrultusunda Urfa düşünce platformu olarak bir calistay yapıp sonuç raporu çıkarmak istiyoruz..
YORUMLAR