Reklam
Reklam
Mustafa Pakır

Mustafa Pakır

Girişimcilik

18 Mart 2022 - 19:12

Küreselleşen dünyada baş döndürücü bir hızla ilerleme kaydeden teknoloji ile acımasızca hüküm süren rekabet ortamına uyum gösterebilmek ve avantajlı bir şekilde ayakta durabilmek ekonomik gelişmişliğin derecesine bağlıdır. Ekonomileri ayakta tutan dinamik unsurlar ise toplumların sahip oldukları girişimcilerdir. Fırsat ve yenilik kovalayan, yakaladıklarında ilgili riskleri de hesap ederek üretim yapmak üzere üretim faktörlerini birleştiren dinamik bireyler bir toplumda ne kadar fazla ise toplumun gelişmişlik seviyesi de o kadar yüksektir. Doğal olarak bununla beraber toplumların kültürel değerlerinin de girişimciliği destekleyen boyutlarda olması gerekir. Gelişmekte olan bir ülke olan Türkiye'de, ileride de değineceğimiz üzere kalkınmanın motorunun, "girişimcilik ve girişimciliği destekleyen kültürel ortam" olduğuna inanmaktayız. Türkiye'de böyle bir ortamın var olduğunu söyleyebilmek ise pek mümkün görünmemektedir. Yaklaşık 150 yıllık Batılılaşma çabalarımız ve 80 yıllık Cumhuriyet geçmişimiz boyunca bir türlü istenilen seviyeye ulaşamayışımız girişimcilik konusundaki eksikliğimizin bir göstergesi olarak düşünülebilir. Bu eksiklik; "ne'me lazımcılık", "başkaları nasıl olsa yapar", "devlet ne güne duruyor" gibi ataleti ön plana çıkaran anlayışlardan ve de her şeye rağmen iş hayatına atılan girişimcilerin karşılarına çıkan bürokratik, mali, siyasi, ekonomik kaynaklı engellerden kaynaklanmaktadır. Bu konudaki temel problem; genel olarak düşünüldüğünde girişimcilik ruhunu körelten ataleti güçlendiren kültürel ortamın kırılabilmesi iken uygulama bazında düşünülürse de bu kırılmanın nasıl yapılabileceği ve girişimcilerin önlerine çıkan engellerin ne şekilde aşılabileceğidir.

Girişimci basit birer büfeci, gazete satıcısı, manav, tamirci olabileceği gibi perakendeci büyük market sahibi, fabrika sahibi, tesis sahibi, holding sahibi vb. de olabilir. Girişimciler bir ülkede büyüyen üretken bir ekonominin gereği olarak risk üstlenebilen işletmeciliğin itici güçleridir. Günümüzde her yıl birçok kişi girişimci olarak yeni işler kurmaktadır ve iktisadi gelişmenin ve kalkınmanın dinamiği olmaktadırlar. Girişimciler günümüzde iş hayatının sürükleyici unsurları olarak kabul edilmektedir. Girişimciler ülke ekonomisi için önemli olan buluşlar yaparlar, yeni işler kurarlar ve ekonomik büyümeye katkı sağlarlar (Akdemir, 2009: 25)

Girişimcinin başarısı onun davranış örüntüsü (yönetsel eğilimleri) ya da kişilik özellikleri ile ilişkilidir. Davranışsal yaklaşım konusunda çalışan bilim adamları girişimcinin sahip olduğu temel özellikler üzerinde durmuşlardr. Onlara göre girişimciler, özel insanlardır ve başkalarının sahip olmadığı kişisel özellikler taşımaktadırlar (Yelkikalan, 2008:46 ).

Girişimci, çevresine bakmasını ve ihtiyaçlarını görmesini bilen, çevresindeki fırsatları gözleyen ve onları bulduğunda her tür riski alarak fikrini gerçekleştirmeye çalışan kişidir. Dolayısıyla girişimci için fikir üretmek, yenilik üretmek ya da bir geliştirme yapmak gerekmektedir. Girişimcilik ise, girişimcilerin risk alma, fırsatları yakalama, hayata geçirme ve yenilik yapma süreçlerinin bütününe verilen addır. Bu nedenle hem şirket açma hem de yenilikler yapma süreci girişimcilik kapsamında yer almaktadır

Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişte insanın düşünsel emeğinin ekonomik değerlere dönüşmesi olarak ifade edilen ve genel iktisatta emek, sermaye ve tabiat gibi klasik üretim faktörlerinden biri olarak kabul edilmeye başlanan girişimcilik; en geniş anlamıyla piyasa koşulları içinde, yatırılacak sermayeye en yüksek getiri sağlayacak mal ve hizmetlerin üretimini esas alan ve bu amaçla sermayenin üretim sürecine katılmasını ifade eden bir faaliyet olarak tanımlanabilir İlk olarak Fransızca’da “işi yapan” anlamına gelen “entreprendere” kelimesinin karşılığı olarak kullanılan girişimcilik kavramı, zaman içinde farklılaşarak günümüzde daha çok “yenilik yapabilme, fırsatları değerlendirebilme ve ticari anlamda uygulanabilir hale getirme” şeklinde kullanılmıştır (http://www.noktavirgul. com/ekonomi/girisimcilik-nedir.html).

Girişimcilik ekonomik büyüme ve kalkınmanın motoru, yenilik ve yaratıcılığın kaynağıdır. Bir ülkede ”hür teşebbüs” olarak ifade edilen rekabete dayalı özel girişimcilik ne ölçüde gelişirse söz konusu ülkede ekonomik refah düzeyi de o ölçüde yükselir. Girişimciliğin olmadığı ya da yetersiz olduğu ülkelerde ekonomik refah düzeyi düşük olmaktadır. Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde girişimciliğin oynadığı rol çok büyüktür. Girişimcilik, yeni kaynaklarla ve yeni teknolojilerle toplumu tanıştırır. Bu sayede daha önce kullanılmayan veya daha az kullanılan kaynaklar ekonomiye kazandırılmakta ve üretimde artış sağlanmaktadır. Benzer şekilde girişimcilik ülkenin istihdam hacmini arttırmakta ve bunun sonucunda da iktisadi kalkınma pozitif bir ivme kazanmaktadır ( Üzülmez, 2008:21).

Girişimciliğin gelişiminde hızla değişen koşullara uyum sağlayabilen, ekonomik büyümeye katkı sağlayabilecek yenilikçi ve yaratıcı girişimcilerin yetiştirilmesi önemli olmaktadır. Bu ise önemli ölçüde girişimci üniversitelerin varlığını ve bu üniversitelerin gelişimini kaçınılmaz kılmaktadır

Türkiye'de konunun önemi yeni fark edilmektedir. Girişimcilik ile ilgili araştırmalar yapılmaya başlanmış fakat henüz yeterli seviyeye gelmemiştir. Çalışmalar, konu ile ilgili literatür temeli oluşturma seviyesindedir. Girişimciliğin tez, makale, kitap çalışmalarına konu olmaya ve bilimsel kongrelerde tartışılmaya başlanmasının geçmişi yaklaşık son on yılı içermektedir.

YORUMLAR

  • 0 Yorum