Çok değil bundan bir kaç ay önce dünya gündemi çok farklıydı. Ya da en azından yaşadığımız kara parçasında çok farklı konular konuşuyorduk. Suriye, mültecilerin Avrupa’ya geçişleri, barış pınarı harekâtı gibi konular vardı gündemimizde. Şu an hayata ara vermiş durumdayız. Özellikle “Ara verdik” diyorum. Çünkü korona virüs etkisini kaybettiği an, kaldığımız yerden hatalarımıza, günahlarımıza, zulümlerimize devam edeceğiz! Dünyanın şu anki durumuna baktığımızda, son uyarıları yaşıyor gibi bir halimiz var. Sanki görünmez bir el hepimize kırmızı kart gösterdi. Herkes bulunduğu yerde donup kaldı. Bu bir uyarıysa -ki uyarı- o zaman toplum ve fert olarak gereken ibretleri almalıyız. Helak edilmiş toplulukların tarihte yaşadıkları bela, afet, musibetleri incelediğimizde, günümüzde yaşadığımız Corona afeti ile benzerlikler taşıdığını görmekteyiz. Onlara da helak öncesi son uyarılar yapılmıştı...
Örnek verecek olsak, Hz. Nuh, Hz. Hud ve Hz. Lut kavimlerinin kıssalarına bakmak yeterlidir. Lakin bunlardan ve günümüz virüsten kesinlikle ders almamız gerekir. Ancak pek ders alacağımıza benzemiyoruz. Nihayetinde bu gibi konularla ilgili Yüce kitabımız Kur’an-i kerimin değişik surelerinde ayetler mevcuttur. Rabbimiz bizlere hidayet edip af etsin inşaAllah. Örnekler çoğaltılabilir. Ancak günümüze gelecek olursak; bu Corona salgını geçmiş toplulukların azap öncesi son uyarı aşamasına benziyor. Salgın insanlığın bütününü ilgilendirdiğine göre, sebepler zincirinde insanoğlunun işlediği günah ve zulümlere bakmamız gerekiyor. Yukarıda sırladığımız kavimlerin kat kat üstünde cürümler işleyen günümüz insanlığı, ortak bir kanaatle böyle bir uyarıyı hak etti kanaati hâsıl oluyor. Önemli olan bu uyarının tepe noktasında dahi ders alıp almayacağımızdır. Bizzat yaşadığımız bu kara parçasında, bahsettiğimiz tepe noktasına yaklaştığımıza dair emareler duyuyor/görüyoruz. Sosyal medyada yapılan duaları dalgaya alıp; “Hangi dua kaç kere okunduğunda, hangi mikrobu öldürüyor?” şeklindeki sözlerle hadlerini aşanlar olduğu gibi, karikatürlerle Müslüman kisvelilere virüs muamelesi yapanlar da oluyor. Tabi bunlar bireysel tavırlardır.
Gündemimiz Corona virüs pandemisi can almaya devam ediyor ve daha ne kadar can alacak Allah bilir. İşin kötü tarafı; bu virüsten vefat eden Müslümanların cenazeleri yıkanmıyor, cenaze namazları kılınamıyor ve şu sıralarda taziye bile yapılamıyor. Bu durum biz Müslümanlar için çok vahimdir… Diğer vahim durum ise Allah’ın beyti tavafsız, camiler cemaatsiz Cuma namazları kılınamıyor olması düşünen Müslümanlar için çok vahim bir durumdur. Benim anladığım; Müslüman olarak İslamiyeti tam olarak hayatımıza tatbik etmediğimiz, namazlarımızı dosdoğru kılmadığımız, yaptığımız Umre de ve Hac da Allah’a verdiğimiz sözleri tutmadığımız için Allah bizleri Kâbe ve camilerden uzaklaştırarak yaptığımız ibadetleri yüzümüze çarparak alın namazlarınızı başınıza çalın dercesine iade etmiş ve Kutsal mekânlardan uzaklaştırmıştır…
Âlimin birine sorulmuş, namazda şaşırırsak ne yapmamız gerek diye, Âlimin cevabı ibret vericidir, size göre mi cevap vereyim yoksa bize göre mi demiş. Soran kişi bize, size var mı hocam deyince, Âlim size göre sehiv secdesi yapılır, bize göre ise ömür boyu ağlarız diye cevap vermiş. Günümüzde de Müslümanlar olarak çok istiğfar edip ağlamamız gerek…
Bu illet her gün daha fazla insana bulaşmakta ve ölü sayıları katlanarak artmaktadır. Corona virüsün bulaştığı insan sayısı 1 milyonu, ölü sayısı elli bini geçmiş bulunmaktadır. Ne yazık ki ülkemizde iyi giden tablo kötüye tam kaymamış ise de başlangıçtaki seviyemizde değiliz. Bunun iki sebebi var. Halkımızın uyarılara %90 oranında uyamamış olması uyarılara uyan vatandaşlarımızın %75’lerde kalmasıdır. İkinci sebebi ise devlet yetkililerinin bazı önlemleri geç alması ve almamakta ısrar etmesi. İnsanlara mecbur olmadan dışarı çıkmayın, sosyal mesafeye dikkat edin derken yardıma muhtaç olup 1000 TL yardım almak için vatandaşların İstanbul ve Hatay dehşet veren kuyruklar oluşturmasına bakacak olursak Nisan’ın ayının sonuna doğru tüm yoğun bakımların dolacağını söylemek abartı olmaz.
Hem Türkiye için hem de Dünya için Nisan ayının çok zor geçeceği bir gerçektir. Bu gerçekle yüzleşeceğiz. Nisan ayını en az zararla atlatmak istiyorsak hep beraber sabır edip evde kalacağız, salgını yaygınlaştırmayıp hastanelerimizi hasta kabul edemeyecek seviyeye getirmeyeceğiz. Devlet ve halk kurallara tam uyarsak, MAYIS ayının sonuna doğru selamete ulaşacağız inşaAllah. Bu müjde burada durakalsın biz tavsiye ve uyarılarımıza devam edelim. Dışarıda çalışmak zorunda olan görevliler dışında hiç kimse dışarıdan yemek yemesin hem kendi hem de aile sağlığınız açısından. Yemeklerinizi evinizde pişirip yemeye özen gösteriniz. Nisan ayının sonunda Dünya genelinde ölüm sayısı beş yüz binleri bulacaktır. Eğer bu zamandan sonra kurallara harfiyen uymaz ve yetkililer tarafından gerekli önlemler zamanında alınmaz ise nisan ayının sonunda ülkemizdeki ölü sayısı 5000’i bulacaktır. Allah muhafaza etsin.
Türkiye’nin başta İtalya ve İspanya olmak üzere birçok ülkeye tıbbi malzeme vermesi ve en gelişmiş ülkeler maske savaşına girerken, Devletimizin müracaat eden herkese kapıda teslim etmek kaydı ile ücretsiz maske dağıtması takdire şayandır. Allah devletimize zeval vermesin inşaAllah. Bu salgın bir gün bitecektir fakat AB ve ABD başta olmak üzere tüm kapitalist devletlerin insanlık dışı duruşu unutulmayacak ve yeni Dünya düzeninde gereken cevap verilecektir. Toplumsal tepkiler, Diyanet’in yatsı namazı ezanından sonra okuttuğu dualardan sonra geldi. Bazı illerimizde söz konusu sala, ezan ve dualar; alkış, ıslık ve kornalarla protesto edildi. Cumhurbaşkanının sağlıkçıları alkışladığı eyleme benzetip, zamanlamasını ezan saatine denk getirmek suretiyle, ezan ve duaların sesini bastırmak istediler. Memleketi Yunan’dan kurtarıp, İngilizlere teslim edersen, sonuç bu olur ama bu olayın bir başka veçhesidir. 15 Temmuz’da sala okuyan imamı döven zihniyet, ezan ve duaları da bu şekilde protesto ediyor. Biz yine de dua edelim: “Ya Rabbi! İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak etme” âmin. Haddi aşmak daha nasıl olabilir ki? Bazı ülkelerde hiç vaka olmamasının en önemli nedeni ne yazık ki hastalığa tanı koyacak kitlerin bulunmaması ve hastalığın tanınmamasındandır. Özellikle Suudi Arabistan yetkilileri ülkelerinde çok az hasta olduğunu söylese de umreden gelen vatandaşlarımızın bir kısmında korona virüs testinin pozitif çıkması bunun doğru olmadığını kanıtlıyor… Sağlıkla, selamla kalın selamette kalın.
YORUMLAR