Özellikle asrımızda İnsanoğlunun günahlarla iç içe yaşadığı bu fani dünya’da onurlu bir çıkış ve vakarlı bir duruş kurtuluş kapısının ardına kadar açılmasına yol açmaktadır. En küçük hatalardan en büyük günahlara kadar insanın bulaştığı her türlü kirden arınmanın yolu ise tövbe, yani hayatta ciddi bir değişim ve dönüşüm ile mümkündür. Tövbenin, derin pişmanlığın ve günahlara karşı içten duyulan nedametin ön şartı yoktur. Kurtuluş kapısı bir adım ötededir. Ancak her şey sağlam bir karara ve ardından emin adımlarla yürümeye bağlı olduğu halde çoğu insanın bu iradeyi gösteremeyip göz göre göre günah denizinde boğulduğuna ve tövbeye yanaşmadığına tanık oluyoruz. Çoğu zaman günahkâr, günahlara olan alışkanlığından dolayı tövbe etmeye muvaffak olmamaktadır. Ya da kendisini günahkâr görmediği için tövbeye yanaşmamaktadır. Kimi zaman ise, günahkârda gerçek bir pişmanlık oluşmamaktadır. Pişmanlık belirtisi olsa bile yaptıklarının cezasından korktuğu içindir. Ancak fırsatını bulunca günaha yönelmekten geri kalmamaktadır.
Kur’an–ı Kerim ve hadisi şeriflere göre tövbenin en önemli şartı gerçek manada pişmanlıktır. Böylesi bir pişmanlık, dille istiğfar, kendisini düzeltmek için çabalama ve ıslah gerçekleşirse tövbe yerini bulmuş olur. Yani insanın içten pişmanlık duyması tövbenin kabulü için yeterlidir. Bunun gerekleri ise, pişmanlığı beyan etmek, günahları terk etmeye karar vermek ve Allah’u Teâlâ’nın emir ve yasakları doğrultusunda amelde bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle kötü bir amele karşılık pişman olunmaz, günahı terk etme kararı alınmaz ve Allah’u Teâlâ`nın emirleri doğrultusunda amel edilmezse pişmanlık duyulmamıştır. Günahlar ne kadar büyük ve fazla olursa olsun, geçmişten duyulan pişmanlık günahların terk edilmesiyle hedefini bulur. Böyle bir durumda Allah Teâlâ günahları affedecektir. Daha da ötesi Allah Teâlâ kötülükleri güzelliklere tebdil edecektir inşaAllah.
Zira yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “Ancak tövbe eden, iman eden ve Salih amellerde bulunup davranan başka; işte onların günahlarını Allah iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir” (Furkan 70) Rabbimiz kulunun tövbesini kabul ettiği zaman, onun günahlarla dolu kararmış dosyasını tertemiz pırıl pırıl bir dosyaya dönüştürür. İnsanlarda en sık görülen durumlardan biri tövbeyi sürekli ertelemeye çalışmalarıdır. Oysa tövbeyi erteleme ve günahları önemsememe pişmanlık duygusunu yok eder. Oysa Kur’an–ı Kerim tövbede acele davranmaya vurgu yapmaktadır. Çünkü ecel bilinmediğinden zaman kaybı ve erteleme telafisi mümkün olmayan sonuçlara götürebilir. Günahlara karşı kayıtsızlık günah işlemeyi adet haline getirir. Bundan dolayı gönülde günaha karşı oluşması gereken nefret duygusu yok olur. İnsan kendisini günahkâr kabul etmemektedir ve tövbeye yanaşmamaktadır. Alnı secdeye değmeyen ve günah içinde yüzen çoklarının “kalbim temiz” deyip kendilerini kandırmaları da böylesi bir musibettir.
İslam âlimleri işlenen her günahı insanın kalbi üzerine siyah bir noktanın konması şeklinde izah ederler. Günahkârın tövbe etmesiyle o siyahlık ortadan kalkar. Ancak tövbe etmez günah işlemeye devam ederse kalbinin üzerindeki siyahlıklar artar. Zamanla bütün kalbi etkisi altına alır. Kalp günahlarla karardığı zaman kalbin sahibinin kurtuluş yoluna yönelmesi zorlaşır. Yüce Rabbimiz Kur’an–ı Kerimde şöyle buyurmaktadır: “Asla, hayır; onların kazandıkları, kalpleri üzerinde pas tutmuştur.“ (Mutaffifin 14) İşin en vahimi bunların kalpleri günahla karardığı halde tövbeye yanaşmadıkları gibi Allah Teâlâ’nın emirlerini önemsememe ve hafife alma gibi bir gaflete de düşmektedirler:
“Sonra kötülük yapanların uğradıkları son, Allah’ın ayetlerini yalanlamaları ve alay konusu edinmeleri dolayısıyla çok kötü oldu.“ (Rum 10) Tövbeyi erteleyenler, günahlarına son vermeyi başaramazlar. Günah yüklerini her geçen gün ağırlaştırırlar. Kendi kendilerini oyaladıkları ya da günahlarını önemsemedikleri için tövbeyi de önemsemezler. Farkında olmadan günah yükünü ağırlaştırırken tövbe edip hayata yeni bir düzenleme getirme yoluna girmezler. Oysa ecel kapıya dayandığında gafletlerinin farkına varırlar, ancak iş işten geçmiştir. Az ya da çok günahı olan Müslümanlar asla günaha yaklaşmamalıdır. Büyükleri gibi küçük günahlardan da uzak durmalı, günahı adet haline getirme gibi bir hastalığa müptela olmamalıdır. Zaman kaybetmeden halis kalp ile tövbe etmelidir. Tövbeden sonra günahla arasına sağlam duvarlar örmelidir. Zira zaman acımasızdır, ecel kapıya dayanınca her şey için çok geç olacaktır. Selamla kalın selamette kalın.
YORUMLAR