Türk'ler; Kürt’lerinde desteğini alarak bu coğrafyada bu ülkeyi devlet haline getirerek Türkiye Cumhuriyeti devletini kurdular.
Daha sonra aşırı Türk milliyetçileri baskın çıkarak Kürtleri yok saydılar, adeta Kürdüm diyenlere kan kusturdular. Asimile, yasak ve inkâr ettiler.
Oysa bu; hem kardeşlik açısından hem ortaklık hukuku gereği zulümdür. İslam ve Kur’an’ın mesajına terstir. Çünkü her dil, her lisan kendi özüyle güzel ve haktır.
Osmanlı’da, Irkçılıktan uzak, tüm etnik kökenleri kucaklayan bir anlayış ve idare sistemi hâkimdi. (Ufak tefek eksikler ve aksaklıklar mutlaka vardır) ancak İdeolojik tarihin aksine, Avrupa Türkiye’sindeki Müslüman Arnavutlar, Çerkezler ve diğer etnik guruplar son ana kadar Osmanlı ile birlikte olmuştur. Yine Asya ve Afrika’daki Arap, Kürt, Çerkez, Hint, Laz, Gürcü ve diğer Müslüman halklar son ana kadar Osmanlı ile omuz omuza tüm cephelerde bağımsızlık mücadelesinin içerisinde olmuşlardır...
(Cumhuriyet kurulduktan sonra) Ne zaman ki sistem bazı etnik kökenleri yüceltip diğerlerine üvey evlat muamelesi yaptı, hatta onları asimile etmeye kalktı; işte o zaman fitne ateşini de yakıp alevlendirmiş oldu. Bugün gelinen son noktada ekonomisi zayıf, halkın bir kısmı birbirlerine kuşku ile bakan ve arkasında milyonlarca ölü bırakan bir ülkeye, bir coğrafyaya sahibiz.
Tüm kalbimle inanıyorum ki; İdeolojilerimizi bir kenara bırakarak, empati kültürümüzü geliştirip YARGILAMA yerine ANLAMAYA çalışırsak; eminim o zaman tüm sorunların üstesinden geliriz...
Çok az kötü niyetli, faşist, ırkçı ve kafatasçılar hariç, Kürtlerle, Türklerin halk olarak birbirleriyle alıp veremedikleri yok. Düşmanlıkları da yoktur. Genel olarak birbirlerini severler yâda en azından kin ve nefret duymazlar.
(Asimile olmuş Kürtler hariç) Kürtler; kendi kimliklerinin peşindeler, kendilerini/kimliklerini inkâr eden, zorla Türkleştirmeye çalışanlara karşılar. Kendi öz lisanlarına hasretler. Kendi ana dilleriyle eğitim yapma derdindeler. Yüzyıllardır bu topraklarda/kendi vatanlarında kendilerine ikinci sınıf muamelesi yapan resmi ideolojiye, Faşist ve nasyonalist Türk anlayışına karşılar. En iyi Kürt; asimile olmuş, asimile olmayı kabullenmiş, kendi lisanına sahip çıkmayan Kürt’tür, anlayışına karşılar.
Konuyu daha iyi anlamamız açısından bir örnek vermek istiyorum. Diyelim ki Kürtler baskın çıktı ve devletin yönetimini el aldılar. Hâkimiyete sahip oldular ve Türkiye coğrafyasını/Türkiye’nin ismini Kürdistan olarak değiştirdiler. Ve daha sonra Türkçe eğitimi yasakladılar, Türkçe şarkı, Türkü söylemeyi yasakladılar. Türk, Arap ve başka ırka sahip toplumların çocuklarına her gün ‘Kürdüm, Doğruyum, çalışkanım…’ Ne mutlu Kürdüm’ diyene diye dayattırdılar.
Sizce bu vicdani olur mu? Bu hak, hukuka ve adalete sığar mı? Bunun adı faşistlik olmaz mı? İnanın ben şahsen böyle bir durum da hakları ellerinden alınmak istenenlerin yanında olurum ve elimden geldiğince onları savunur, onların safında yer alırım.
Bakınız aşağıdaki satırları ‘Esra’ isimli vicdan sahibi bir yorumcu hanımefendi yazmış, aynen aktarıyorum; “Bizim oturduğumuz mahalle Kürt nüfusun yoğun olduğu bir mahalledir. Yarısı Türk ise, yarısı, belki de daha fazlası Kürt’tür. Site komşularımızın, çok nadiren kendi aralarında bir iki kelime Kürtçe konuşuverip sonra hemen Türkçeye döndüklerine şahit olmuştum.
Fakat 9 yıldır bu mahallede yaşamama rağmen sokakta Kürtçe konuşan bir tek kişiye rastlamamıştım ve işin tuhafı, bunun garabetinin farkında bile değildim.
Dediğim gibi bundan 1 yıl kadar önce bir yere giderken, sokaktaki bir hanımın, pencereden bakan arkadaşıyla Kürtçe konuştuğunu duydum. İlk önce bir an afalladım, sonra buruk bir gülümsemeyle birlikte gözlerim doldu. O an durumun ne acı, ne kahredici olduğunun farkına varabildim ancak. Bu insanlar yıllardır kendi anadillerini ulu orta rahatça konuşamıyorlardı. Bu dehşet veren, esef veren durumun, yıllar önce Bulgar zulmüne maruz kalan Türklerin durumundan hiç bir farkı yok...
Yaradan(c.c)''Kul hakkıyla karşıma gelmeyin'' demiş. Sayısız insanı bu zulme maruz bırakanların yatacak yerleri yok, bunun hesabını Allah'a veremezler...”
Evet ne garip bir milletiz ki ülkesinin okullarında çeşitli lisanlar (İngilizce, Almanca, Fransızca gibi…) öğretilir ve diğer kamu kurumlarında bu yabancı dillerin hepsi konuşulabilir. Fakat bu ülkenin vatandaşları olan, bu vatanın sahipleri olan Kürt halkının kendi lisanı ile konuşması, eğitim görmesi yasaklanmıştır.
Bu ülkede yıllarca Kürt halkına, ben Kürdüm diyenlere kan kusturulmuş, cezaevlerine atılmış, evleri yakılmış, yıkılmış ve çeşitli baskılara maruz kalmışlardır.
Her şeyi tozpembe göstermeye çalışanlara diyorum; Yıllarca ben Kürdüm demek ya suç kabul edilmiş, ya insanlar ben kürdüm demeye korkmuşlar ve utanacak hale gelmişlerdir.
Geçmişte resmi ideoloji ve hâkim olan sistem tarafından kurulan mahkemelerde, Türk’çe bilmeyenlerden hayır gelmez diye insanlar, darağaçlarında sallandırılmışlardır.
Bugün acilen yapılması gerekenlerin başında; anadilde eğitimin zorunlu olması, düşünce suçundan zindanlarda olanların derhal serbest bırakılması ve tüm vatandaşların sözde değil, özde eşit haklara sahip olması gelmektedir.
Okullarında yabacı dillerin ders olarak verildiği ve yabancı dil bilenlerin gururla takdim edildiği bir ülkede; halkların ana dilleri yasaklanmışsa bunun hiçbir haklı gerekçesi olmadığı gibi, izahı da yoktur. Bu, böyle bilinmelidir…
Not: Bu yazım 2011 yılında birçok gazete, dergi ve haber sitelerinde yayımlanmıştır.
YORUMLAR