Siyaset, halkın refahını artırmak, sorunlarına çözüm bulmak ve toplumun ilerlemesi için bir hizmet alanıdır. Ancak son yıllarda, bu kutsal alanın giderek bir "görünüş" yarışına dönüştüğünü görmekteyiz. Sosyal medya çağında, algı yönetimi çoğu zaman gerçek hizmetin önüne geçiyor. Peki, bu durum vatandaşı nasıl etkiliyor?
Toplumun en sevmediği siyasetçi profiline baktığımızda, şu ortak özellikler dikkat çeker: Şans eseri bir makama gelmiş, kendisini bulunmaz hint kumaşı zanneden ve tüm icraatlarını sosyal medya paylaşımlarıyla "şişiren" kişiler. Bu kişiler, halkın gözünde güven kaybeder. Çünkü insanlar, yalnızca "iyi bir görüntü" değil, tutarlı bir hizmet ve samimi bir yaklaşım bekler.
Şans mı, Sorumluluk mu?
Bir makam veya görev, şans eseri elde edilmiş gibi görülebilir. Ancak bu makamlara gelmek kadar, orada kalabilmek ve iz bırakabilmek de önemlidir. Halkın teveccühüyle bir makama gelen bir siyasetçi, bu sorumluluğun hakkını vermek zorundadır. Çünkü o koltuk, kişisel bir alan değil, toplumun emanetidir. Şansın getirdiği bir fırsat, hizmetle taçlanmadıkça kısa sürede kaybedilir.
Algı Yönetimi ve Gerçeklik Çatışması
Bugünün siyasetinde algı yönetimi, stratejik bir araç haline gelmiştir. Başarı hikâyeleri, projeler ve hatta bireysel yardım faaliyetleri bile sosyal medya üzerinden sunulur. Bu durum, iletişim açısından normaldir. Ancak burada ince bir çizgi vardır: Algı yaratmak için mi çalışılıyor, yoksa yapılan çalışmalar halka fayda sağladığı için mi paylaşılıyor? Halk, bu ayrımı sezme konusunda oldukça başarılıdır. Samimiyetsizlik, en güçlü propaganda makinelerini bile bir noktada boşa çıkarır.
İyilik Rol Değil, Yaşam Biçimi Olmalı
Bir siyasetçinin veya kamu görevlisinin iyiliği, sadece bir "rol" olmamalıdır. Halkın sevgisini ve güvenini kazanmak için iyilik maskesi takanlar, zamanla maskelerinin düşmesiyle karşılaşır. Oysa iyilik, bir yaşam biçimi olduğunda insanlar bunu hisseder. Samimiyet ve dürüstlük, ne kadar küçük bir eylemde dahi olsa, güçlü bir etki yaratır.
Halk Ne İstiyor?
Vatandaş, sözden çok eylem görmek istiyor. Başarı, yalnızca sosyal medyada yankı bulan "büyük" projelerle değil, hayatın içindeki somut iyileşmelerle ölçülüyor. Daha az gösteriş, daha çok iş bekleniyor. Bir siyasetçi, günlük sorunlara dokunduğunda, vatandaşın hayatını kolaylaştıracak küçük adımlar attığında gönüllerde daha fazla yer buluyor.
Sonuç: Hakikate Dönüş
Siyasette kalıcı olmanın sırrı, gerçek bir hizmet anlayışında gizlidir. İnsanlar her şeyden önce samimiyeti arar. Algılar bir yere kadar etkili olabilir, ancak hakikat er ya da geç ortaya çıkar. Bu nedenle siyasetçilerin en önemli düsturu şu olmalıdır: "İyilik, bir rol değil, bir yaşam biçimi olsun."
Unutmayalım ki, topluma faydalı olan bir siyasetçi, yalnızca dönemsel olarak alkışlanmaz; tarih boyunca hatırlanır ve hayırla anılır.
YORUMLAR