Hem eğitimin hem de İslam dininin temel amacı insanı hep daha iyi bir insan olması için tekâmülünü sürdürerek kâmil /iyi insan yetiştirmek, insana güzel ahlak kazandırmak ve insanın doğru yönde gelişimini sürekli hale getirmektir.
Lokman Suresi’nde tüm insanlığa hitaben Lokman as şefkatli, sevecen ve merhametli bir eğitimci ve baba olarak insanlığa yaptığı öğütlerine şöyle devam eder:
(Kibirli bir tavırla, hor görüp küçümseyerek) insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Muhakkak ki Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseyi sevmez.
Kur’an’ı Kerim’de birçok yerde Allah’ın kibirlilerden hoşlanmadığı geçmekte olduğu gibi söz konusu ayette de Hz. Lokman (as) oğluna kibir ve kendini beğenmenin yanlışlığına vurgu yapmaktadır. İslam da dâhil olmak üzere bütün inanışlar kibri hoş karşılamamaktadır. Buna rağmen gösteriş ve kibir toplumlarda virüs gibi yayılmış amansız bir psikolojik hastalıktır. Kibir ve gösteriş hastalığı, insanlara emanet olarak verilen her türlü imkânla veya maddi gücü ya da soyuyla övünüp diğer insanları küçümsemektir.
Eğitimcinin de talebenin de başarılı bir eğitim ve öğretim süreci için kalbini kibirden arındırması, Kur’an ve sünneti kendine ölçüt alması gerekmektedir. İnsanların en şereflisi, medarı iftiharımız Allah Rasulü Hz. Muhammed (asv) örnek, önder ve ideal öncü kişiliğiyle, mütevazı ve aziz davranışlarıyla tüm insanlık âlemine rahmet olduğu gibi hassaten de Müslümanlara rol model olmuştur.
Allah Rasulü Hz. Muhammed (asv); güçlü, zayıf, fakir, zengin, köle, hür ya da kadın, erkek fark etmeksizin, inançlı, inançsız herkese insan olması hasebiyle aynı değeri vermiş ve toplumsal sınıflaşmayı ortadan kaldırmıştır. Kimsenin kimseye üstünlüğünün olmadığını, üstünlüğün ancak takvada yani sorumluluk bilinci ve gereğini yapmada olduğunu söylemiştir.
Allah Rasulü Hz. Muhammed (asv), insanın dini, dili ya da ırkı sebebiyle küçümsenmesinin veya ayrıcalık gösterilmesinin yanlış olduğuna vurgu yapmaktadır. Tüm bunlar dikkate alınarak eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması ve zengin fakir herkesin kaliteli eğitime kolaylıkla ulaşabilmesi açısından devlet okullarının niteliğini, sayısını ve örnek imkânlarını artırma çalışmaları yapılması gerekmektedir.
Maddi gücü olanın çok daha iyi imkân ve koşullarda iyi okullarda eğitim aldığı, imkânı olmayan nice parlak beyinlerin zor şartlar altında eğitimini yarıda bırakmak zorunda kaldığı bir sistem bütün topluma zarar vermeye ve eninde sonunda çökmeye mahkûmdur.
Kalitesiz eğitimin sonucunda liyakat gözetilmeksizin, işin ehli olmayan niteliksiz kişilerin önemli görevlere getirilmesi kaçınılmazdır. Bulunduğu konuma hakkıyla gelmeyen insan bilgisiz, yetersiz, kibirli ve anlayışsız olacak, görevini de layıkıyla yerine getiremeyecektir. Böylelikle sinsi bir şekilde eğitim ve kamu kurumlarına yerleşen bu hastalık önlem alınmazsa toplumun ahlaki, maddi ve ilmi olarak her anlamda gerilemesi, akabinde de önce ahlaki sonra da her alanda çökmesi kaçınılmaz olacaktır. Bütün bu olumsuzlukların yaşanmaması için maddi ve manevi alandaki eğitimle insanımızın karakter ve kişiliğini ıslah, inşa ve ihya çalışmalarını sürekli yapmalıyız.
Örnek eğitimci ve baba olan Lokman (as) insanlığa nasihatlerini şöyle devam ettirir:
(Bütün hal ve hareketlerinde ve) “Yürüyüşünde (dengeli) orta halli ol.
Her şeyin en iyisi(dengeli) orta halli olandır.
Konuşurken sesini yükseltme!
Duyabilecekleri kadar yükselt!
Yavaş yavaş, tane tane söyleyeceklerini söyle!
Yüksek sesle bağırarak konuşmak iyi bir şey değildir.
Biliyorsun! İnsanlara göre seslerin en çirkini eşeklerin sesidir.
Çünkü ölçüsüz olarak yüksek sesle anırır.
Onun için sen de ölçüsüz bir şekilde sesini yükselterek sesini eşeklerin sesine benzetme!"
İnsanlığın iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmet olan/olmaları beklenen Müslümanlar/Müminler, her halleriyle çevrelerine örnek teşkil edecek şekilde davranışlar ortaya koymak durumundadır. Her işte dengeli orta yolu tutmak güzel sonuçlar verir. Dengesiz ve lakayt yürüyüş kişinin saygınlığını düşüreceği gibi, vakur ve mutedil bir yürüyüş ise insana saygınlık ve itibar kazandıracaktır. Ayrıca gereksiz yere, boş konuşmak da kişiyi basit ve kıymetsiz yapar.
Her kelamın bir ânı ve bir mekânı var. İnsan hangi konuyu, hangi kelimeleri seçerek, nasıl, nerede konuşacağına ve konuşurken ses tonuna, jest ve mimiklerine varıncaya kadar her şeye dikkat etmelidir. Nerde neyi ve nasıl konuşacağını bilmeyen, laubali hareketler sergileyen, bağırarak, kelimelerini özenle seçmeden konuşan birinin eğitim ve sair hayatta da başarılı olması zayıf bir ihtimaldir.
Kur’an’ı Kerim’de birçok ayette Allah’ın elçileri bile yumuşak konuşma hususunda teşvik edilmiş,, inanmayan müşrikler dahil herkese yumuşaklıkla yaklaşılması tavsiye edilmiştir.
Taha Suresi’nde Yüce Allah, Musa (as)’ı gönderdiği azgın Firavun ’la konuşurken bile dikkat etmeleri gereken hususları şöyle hatırlatmıştır;
Firavuna gidin. Çünkü o azmıştır. Onunla yumuşak bir dille konuşun, hikmetle ve ibret verici güzel öğütlerle onu hakîkate dâvet edin. Tartışmak gerektiğinde, kaba ve kırıcı davranmadan, gönül incitmeden konuşarak ona ayetlerimi tebliğ edin ki, belki bu sayede öğüt alır; yâhut en azından ilâhî azaptan korkup zulüm ve haksızlık yapmaktan çekinir.”
Selam, dua ve muhabbetlerimle
A.Erkân FURKANOĞLU
Yunusemre / Manisa / 21.10.2023 / 06.10
YORUMLAR