Reklam
Reklam
Ebabilleri bekleme acizliğimiz
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Ebabilleri bekleme acizliğimiz

06 Mayıs 2021 - 11:19

Ebabilleri beklemek bizim sorumluluklarımızı savsaklamamızdır.Mehdi  beklemek bizim tembelliğimiz,yükümlülüklerimizi başkasına ve başkalarına atarak ‘´insanın yüklendiği emanetteten´´,Hz Alla´ın yeryüzündeki  halifeleri olmaktan ,Adil şahitlik misyonumuzdan açışımızdır.
 
“(Nankör İsrâîl kavmi ise):
«–Ey Mûsâ! Onlar orada bulundukları müddetçe, biz oraya aslâ girmeyiz; şu durumda Sen ve Rabbin, gidin savaşın! Biz burada oturacağız!» dediler.” (el-Mâide, 24)o gün Yahudilerin sergilediği bu tavrı ne yazık ki bugün Müslümanlar sergiliyor. Sadece ‘´Klavye mücahitliği´´yle,kınamakla, kahrolsun İsrail,Amerika demekle olmuyor. Gereği yapılmamış her türlü duanın, “sen ve Rabbin gidin savaşın” itirazından farkı, keyfiyet olarak değil de sadece kemiyet olarak değil midir? Dua , bedel ve gerek ister. Aksi halde dua değil emir veya sipariş olur.
 
Dünyamız ve İslam coğrafyamız bir kan gölüne,şiddet sarmalına dönmüşken kimse bir şey yapmayacak mı?Bir dine bir inanaca  sahip olduğunu söyleyenler hassaten Müslümanlar bu ifsat düzenine ne zaman dur diyecek!
Bir araştırma kuruluşunun 230 ülke ve bölgede yaptığı anketler ile nüfus kaydı araştırması sonucunda dünyanın inanç haritası ortaya çıkarılmıştı. 7 milyarlık dünya nüfusunun yüzde yüzde 25´i ise Müslüman.Bu rapora göre dünyada 100 kişiden 25´i islama inandığını söylüyor.1/4 içinde yer alıyor.Tüm dünyada 1,7 milyar Müslüman olduğu söyleniyor.Sayısal bir eksiklik değil,kalite eksiğimiz var maalesef.
Nüfusunun büyük bölümü Müslüman olan ya da resmi dini İslamiyet olan ülkelerin sayısı 70 e yakındır ve bunlardan 23 tanesi Arap devletidir.Buna rağmen dünyanın etkin ve aktif bir öznesi olamıyoruz. Hz. Peygamber (s.a), zaman zaman geleceğe dönük mesajlar vermiş, ümmetinin başlarına gelecek bazı musibetlerden söz etmiştir. Aşağıda sunacağımız hadis farklı zamanlarda Müslümanların halini tasvir etmek açısından büyük önem arz etmektedir.Sevban r.a rivayetiylePeygamberimiz şöyle buyurmaktadır:
 
“Yemek yiyenlerin sofralarına birbirlerini çağırdıkları gibi, çeşitli ümmetlerin sizin aleyhinize birleşmeleri yaklaşmaktadır. Ashaptan biri “Ey Allah´ın Resûlü! O gün (sayıca) az olacağımızdan mı (aleyhimizde birleşecekler)? diye sordu. Resûlullah (s.a.v) “hayır, bilakis o gün (sayıca) çok olacaksınız. Fakat selin üzerindeki köpük ve çerçöp gibi olacaksınız. Allah, düşmanınızın kalbinden size karşı duyduğu “mehâbeti” (korkuyu) çekip alacak ve kalbinize “vehn” (zafiyet) atacak (bu sebeple düşmanınız sizden çekinmeyecek ve korkmayacak) tır” buyurdu. Ashaptan biri “Ey Allah´ın Resûlü! “vehn” nedir?” diye sordu. Bunun üzerine Hz. Peygamber “dünya sevgisi ve ölüm korkusu” diye cevap verdi.(Rudani)
 
Hadisi şeriften anlaşıldığına göre, çeşitli İslam dışı güçler ve milletler, Müslümanlarla savaşmak, onların gücünü kırmak, birlik ve bütünlüklerini parçalamak, sahip oldukları vatanlarını ellerinden almak, yeraltı ve yerüstü zenginliklerini sömürebilmek için, yemek yiyen bir grubun birbirinin sofralarına davet etmeleri gibi, birbirlerini Müslümanların aleyhine birleşmeye çağıracak ve aralarında anlaşacaklardır.(2) Onların tabiri ile pastadan pay almak için yarışacaklardır.
Görüldüğü gibi hali pür melalimizin azlıkla ilgili değildir.Üstelik İslam dünyası, dünyanın önemli deniz yollarının, su kaynaklarının ve yeraltı zenginliklerinin bulunduğu
bir bölgede bulunmaktadır. İslam ülkeleri bu anlamda üç büyük kıtanın kesişme noktaları üzerinde kurulmuşlardır.
Hava, deniz ve kara ulaşımlarının yapıldığı ana merkezler, İslam ülkelerinin toprakları üzerinden geçmektedir. Bu bakımdan İslam ülkeleri bulundukları coğrafi konum itibariyle stratejik önemi olan bir bölgede yer almaktadır. Bunu avantaja çevirecek insani ve islami projelere ihtiyaç var.Biz bu insani ve islami projeleri hayata geçiremezsek,İmanımızı gereğini yapamazsak;onlar ‘´ğa…
[11:18, 06.05.2021] Erkan Akbalık: YALNIZ MIYIZ?
Yalın- ız veya Eski Türkçe de yalın –öz olarak türeyerek karşımıza gelen bu kelime günümüz insanının buhranlarını, çaresizliğini, kimsesizliğini ifade ederken bazen de, kendisini dinlemeyi, iç âlemine yönelmeyi ifade edebiliyor.
    

Yalın- ız veya Eski Türkçe de yalın –öz olarak türeyerek karşımıza gelen bu kelime günümüz insanının buhranlarını, çaresizliğini, kimsesizliğini ifade ederken bazen de, kendisini dinlemeyi, iç âlemine yönelmeyi ifade edebiliyor.
Yaşadığımız hız ve haz çağında popüler kültürün etkisi ve kapitalizmin ihtiraslı sömürgeci harcama hırsı Allah´ın her gününü bir şey ile ilişkilendirerek bundan yararlanmaya çalışıyor.
7 Kasım Yalnızlar günüymüş.
Mutlak manada yalnızlık diye bir şey yok. Bedenimiz ,ruhumuz ,dokularımız ,organlarımız ,milyarlarca hücremiz ile sürekli hem haliz.
Hayatta yalnızlık sadece Allah´a mahsustur boşuna denmemiştir
Kaf Suresi 16. Ayeti Kerimede Âlemlerin Rabbi Allah cc insanın iç alemiyle ilişkisini ve insana şah damarından daha yakın olduğunu, duasını ve her şeyini duyup gördüğünü bildiriyor.
And olsun, insanı biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz; biz ona şah damarından daha yakınız (her halinden haberdarız ve her an kudretimiz altındadır).
İnsan yaşadığı sürece ne yapmışsa, ne söylemişse, ne yapmayı ve ne söylemeyi niyet edip içinden geçirmişse, tamamını yazıp kaydetmekle görevli meleklerdir. Kaf sûresi de bunu anlatır: İnsanın ağzından çıkan her söz ve işlediği ameller, kesinlikle, yanında kendisine gözcülük eden ve hazır bulunan zabıt kâtibi melek tarafından, zapta geçirilir.
İnfitâr suresinde de şöyle buyurulur:
10.11.12. Hâlbuki üzerinizde (yaptığınız her şeyi) kaydeden Kiramen Kâtibin/şerefli yazıcılar/melekler vardır (ki), onlar yaptığınız her şeyi bilirler.

İnsanın önünde ve arkasında, Allah´ın var ettiği ve koruduğu düzenin gereği olarak kendisini koruyan kanunlar, korumalar ve davranışlarını zapta geçirmek için nöbet tutan melekler vardır.
Bir millet, sahip olduğu ilahî-insanî değerleri, benliğini, kendilerindeki yüksek hasletleri değiştirmedikçe, Allah o milletin elinde olan nimetleri değiştirmez, sosyal, siyasî ve ekonomik düzenlerini bozmaz. Allah toplumların başına hak ettikleri bir felâket getirmek, onları cezalandırmak istediği zaman da, artık bu felâketin, bu cezanın geri çevrilme imkânı yoktur. Onların Allah´ın dışında, kulları durumundakilerden velileri, koruyucuları, yardım edenleri de bulunmaz.
Kâf suresi 17. ayette de "sa¬ğında ve solunda" ifadesine yer verilmektedir. Her iki âyeti bir araya getirince, bu meleklerin insanı dört taraftan kuşattığı ortaya çıkacaktır. Önden, arkadan; sağdan, soldan kuşatmak demek her şeyleri ile ilgilenmek demektir. 

Sorumuzun "nasıl"ını bu şekilde cevaplandırırken, "niçin"ini de cevaplandırmak için aynı âyetlere gitmemiz gerekiyor.

"Allah´ın emri ile onu koruyan,.." Bu ifadenin yanında bir de "yaptıklarını yazmaktadırlar" (Kâf, 50/17) âyeti, insanın önünde ve arkasında olan meleklerin onu koruduğunu, sağında ve solun¬daki meleklerin de yaptıklarını yazmakta olduklarını anlatmaktadır. 

Melekler vasıtası ile Yüce Allah insanın etrafında bir güvenlik sistemi oluşturduğunu ve onu çeşitli tehlikelere karşı korutturduğunu gündeme getirmektedir.
Mümin yalnızlığı sever; münafık ise topluluğu sever.” ifadesini şöyle anlayabiliriz:
Mümin bütün varlığını Allah´a dayandırdığı için, ondan başka kimsenin iltifatlarını aramaz. Her zaman rabbinin ibadetiyle meşgul olmak ister. Fikri, zikri ibadetini sağlam yapmak için insanlardan uzak durmak ister.
Münafık ise, gerçekte Allah´tan bir sevap beklemediği için, bütün maksadı insanların iltifatını kazanmaktır. Bu da ancak onlarla beraber olmasıyla mümkündür.

YORUMLAR

  • 0 Yorum