Reklam
Reklam
Bir Tevhid Eylemi Oruç  
Erkan Furkanoğlu

Erkan Furkanoğlu

Bir Tevhid Eylemi Oruç  

06 Nisan 2022 - 18:24

AllahuTeala’nın bütün emirleri ve yasakları birer tevhid eylemi olduğu gibi oruç da bir tevhid eylemidir.
Ey inanıp güvenenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. Bakara183
Oruç , evimizdeki yemeği veya elimizdeki suyu canımız istediği halde ;Helal ve mübah  olmakla birlikte bize verilen nimetlerden dahi Allah Teala’nın emri  ve rızası için  belirlediği süreler boyunca feragat edebilmektir.
Hicret’in ikinci yılında Bedir Savaşı’ndan önce farz olan oruç; ayetten de anlaşıldığı üzere, ilk insandan itibaren bütün insanlara farz kılınmıştır.
İslam dini Adem (as) ile başlayıp Muhammed (asv) ile devam ettiğinden namaz, oruç, zekât, kurban gibi ibadetler eski ümmetlerde olduğu gibi bizde de  birertevhid eylemi olarak devam etmiştir.
Orucun maksadı sorumluluk bilinci olan takvaya ulaşabilmek için sakınmak ve korunmaktır. Oruçla korunabilmemiz için tüm yapı, organ ve azalarımızla birlikte duygu  ve düşüncelerimizin de ihsan şuuruyla kullukta kararlı olma halini sürdürmeliyiz.
 
Başlı başına bir disiplin olan oruç, riyanın karışmadığı ve yapay davranışların bulaşmadığı en önemli ritüellerdendir. Nasıl ki her ritüelin bir yapılış şekli varsa, orucun da kendine has kuralları vardır. Oruç tutmak temel anlamıyla yemeden, içmeden ve cinsel yönelişlere girmeden sabah ve akşam arasını ihya etmek demektir.
Orucu yemek, içmek ve cinsellik bozar. Yalan, iftira, dedikodu, haksızlık, kandırma…her türlü yanlış ve haram olan her şey insanı bozduğu gibi orucu da katleder. Ramazanla orucun amacı arınma, tövbeyle temizlenme, empatiyle diğerkâmlıktır.
Oruç Allahu Teala’nın helal kıldığı yemek, içmek ve nikahlı cinselliğin  serbest ve yasak olduğu  zamanlara riayetle tevhidi bir yaşayış ortaya koymak  her türlü nifaktan, şirkten ve küfürden sakınmayı öğretir.
Oruç insanı heva, heves ve nefsinin kulu olmaktan koruyarak özgürleştirir. Oruç tutmak nefsine hâkim olarak kendini tutmaktır.
Yoğun bir ruhi eğitim ve tekâmül kampı olan oruçla terbiye, ibadet ve kullukta manevi inkişaflara, lezzetlere vesile olacaktır.
(O farz kılınan oruç) sayılı günlerdir. Ancak sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde orucunu tutsun. İhtiyarlıktan yahut şifa bulması ümit edilmeyen bir hastalıktan dolayı oruç tutmaya gücü yetmeyenler, bir yoksul doyumu fidye versin. Bununla beraber her kim, yapmaya yükümlü olduğundan daha fazla iyilik yaparsa bu onun için daha iyidir. Eğer bilirseniz, oruç tutmanız (zor da olsa) sizin için daha hayırlıdır. Bakara 184

(Oruç tutmanız gereken o sayılı günler) Ramazan ayıdır ki insanlara yol gösteren (kılavuz olan),rehberlik eden, doğru yola ait apaçık delilleri içeren, eğriyi doğrudan, hakkı bâtıldan, imanı küfürden, helâli haramdan ayıran Kur'an o ayda indirilmiştir.
 Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse, orucunu tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez. Bu da oruç günlerini tamamlamanız ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmeniz içindir. (Allah) şükredesiniz diye (size) bu kolaylığı gösterir. Bakara 185
AllahuTeala’nın  dininde güçlük yoktur. Allah orucu emretmiştir. Oruç tutma şartları bulunan kimseler oruç tutarlar. Hastalık, yolculuk gibi geçici bir engelden ötürü oruç tutamayan, sonra kaza eder. İhtiyarlık ve iyileşmeyen müzmin hastalık gibi devamlı özrü olanlar fidye verirler. Her türlü zahmete rağmen kendi arzusu ile gönülden Allah’a ibadet yapmak için oruç tutan ve hayır yapanlar övülmüştür.
Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki) gerçekten ben (onlara) yakınım. Bana dua edince dua edenin duasına cevap veririm. O halde onlar da benim çağrıma olumlu karşılık versinler ve bana inansınlar/güvensinler ki doğru yolu bulsunlar. Bakara 186
Duanın sadece Allah’a özgü olması gerekliliği, ayetteki “Ben” zamiri ile iyiden iyiye vurgulanmıştır. Allah; “Kullarım” ifadesini kullanarak insanlara karşı rahmet ve şefkatle sahiplendiğini, kuşattığını gösterirken, “Ben onlara yakınım,” diye buyurarak da buradaki “Ben” zamiri ile duaların yalnız ona has kılınması gerekliliğini de ortaya koyuyor. Ayrıca dikkat edilmelidir ki “Onların duasını işitirim.” demiyor, “Dua edenin duasına karşılık veririm.” buyuruyor.
 Bu karşılık kulun istediğini vermek, iyiliğini istediğinden ve kul için kötü olacağından duasını kabul etmemek, daha iyisini vereceğinden kulun istediği azla yetinmemek şeklinde olabilir.
 Bu yakınlığın arkasından da kullarının da kendi çağrısına olumlu karşılık vermesini, yani Hakk’a karşı ilgili ve duyarlı olarak Allah’ın istediği şekilde, samimi kul bilinci ve farkındalığıyla yaşamalarını istiyor.
 
Selam,dua ve muhabbetlerimle…
 
06/04/2020   Yunusemre Manisa
 

YORUMLAR

  • 0 Yorum