ŞEHADETE YÜRÜYÜŞ…
ALLAHU EKBER NİDALARIYLA DONUNCAYA KADAR YÜRÜYEN ŞEHİTLERİN DESTANI
22 Aralık 1914
Emperyalist batı(l)ı devletlerin doymak bilmeyen hırslarıyla sürekli çıkardıkları savaşlar bitmiyordu.
Panslavizm amacını gerçekleştirmek isteyen Çarlık Rusya´sı, 1877-1878 yıllarında tamamen istilacı amaçlarla memleketimize saldırmıştı. Büyük Kumandan Gazi Ahmet Muhtar Paşa komutasındaki ordumuz karşısında çok feci bir hezimete uğrayan Rus orduları, Osmanlı Devleti’nin gerileme devrine ait acziyet içinde diğer cephelerdeki talihsiz yenilgileri yüzünden Doğu cephesi de düşmüştür. Ayestefanos ve Berlin Antlaşmaları imzalanarak Kars, Batum ve Ardahan harp tazminatı olarak Ruslara bırakılmıştır.
Osmanlı sarayının yeni damadı olan ve kısa sürede paşalığa terfi ettirilen Enver Paşa, Balkan Savaşları’ndaki acı yenilginin onur kırıcı ruh halinden kurtulmak, uzun yıllardır sürekli kayıplarla devam eden kötü gidişatı durdurup tersine çevirmek için Ruslardan Kars, Ardahan ve Sarıkamış´ı almak istiyordu.
Enver Paşa, Orta-Asya ve Kafkasya ´daki Türk illerinin kapısını açmak maksatlarıyla
Türk bayrakları çekilerek Yavuz ve Midilli adı verilen iki Alman zırhlısı, Karadeniz´deki Rus limanlarını bombardımana tabi tuttu. Rusya da buna karşılık olarak 30 Ekim 1914 tarihinde Osmanlı Devleti’ne taarruz etti. Rus-Kafkas ordusu, Karadeniz´den Doğuya doğru Ağrı Dağı’ndaki hudut üzerinden yedi kol halindeki saldırısıyla Pasinler´e kadar ilerledi.
Doğu Anadolu’da Rusları karşılayıp ağır kayıplar veren Üçüncü Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa, mevsim şartlarını dikkate alıp, ayrıca askerin kaput başta olmak üzere, giyim ve iaşesinin yetersizliğini, top ve süvari atlarının azlığını hesaba katarak, sıcağı sıcağına düşmanı takip etmeyi uygun görmedi.
Köprüköy Meydan Muharebesi’nin raporlarını alan, yarbaylıktan paşalığa terfi ettirilen Harbiye Nazırı olan günümüzün Milli Savunma Bakanı yapılan Enver Paşa, Alman kurmay ve generalleriyle Erzurum´a geldi.
Enver Paşa, Erzurum ve Köprüköy´de birer taburu teftiş etmişti ancak ordu birliklerinin tamamı hakkında yeterli bilgiye sahip değildi. Üstelik, ordu kumandanı Hasan İzzet Paşa’nın, bu mevsimde harekat yapılamayacağı, taarruzun bahara bırakılması tavsiyesine karşılık, onu vazifesinden azletti ve taarruza karar verdi. Üçüncü Ordu Komutanlığı vazifesini de üzerine alan Enver Paşa, çok uzun yıllardan beri Osmanlı Devleti’nin kayıplarla devam eden kötü gidişatı durdurup tersine çevirmek için 18 Aralık 1914 tarihinde, kıtalara taarruz emrini verdi.
Tamamen karlarla kaplı, çok yüksek dağlık ve yolsuz bir arazide o günün koşulları altında kış donatımından yoksun yaya ve atlı birliklerle yapılan bu harekât çok riskli idi ama başarıldığında Rusların bu cephede varlıklarının yok olmasının bu riske girmeye değeceğini düşünen Enver Paşa, büyük başarı için büyük risk almaya karar verdi.
Yürüdüler, yürüdüler, yürüdüler…
Donarak şehit oluncaya kadar yürüdüler…
Şehit olmadan önce yürürken davalarına şahitlik etsin diye,amelleri imanlarına şahitlik etsin diye Allah u Ekber, Allah u Ekber diye diye mekanı ve zamanı imanlarına şahit kılıp,dağlarıda ölümsüz isimle isimlendirererk şehadete yürüdüler.
Bugün o dağlara dediğimiz Allah u Ekber dağları ismi, Sarıkamış Şehitleri’mizin son nefesleri, son sözlerdir. Allah u Ekber Dağları’nı adımlarken çok çetin kış şartlarının yanı sıra tedbirsizlik ve yetersizlikler sebebiyle telafisi mümkün olmayan ağır kayıp verdik.
Şehit bir askerimizin son yazdıkları şu satırlar olmuştur:
‘´Allah u Ekber dağlarından yazıyorum. Hakkını helal et ana…´´
Zemheri ayazında insanın içine işleyen ve titreten kış şartları 3-4 Ocak 1915 gecesi daha da şiddetlendi. Fırtına ile yağan kar, yolları tıkayıp, çadırları yıktı. Arkasından da dondurucu soğuklar bastırınca, 118 000 kişilik ordunun 90 000´i (veya 60 000´i,tarhçiler arasında halen ihtilaf konusudur.) donma, dizanteri ve tifo gibi hastalıklarla mahvoldu.
Sarıkamış İstasyonuna giren Enver Paşa, bu felaket karşısında, Üçüncü Orduyu yüzüstü bırakıp, İstanbul´a döndü. Bu harekâtta Ruslar, 32 000 kayıp verdiler.
Sarıkamış Harekâtı kuşatmayla düşman kuvvetlerinin arkasına düşmeyi hedef alan, başarılı bir plandı. Ancak, stratejinin faktörlerinden imkan,mekan ve zaman iyi değerlendirilmediği, kuvvetler de böyle bir harekatı yapacak şekilde teçhizatları olmadığı için başarısızlıkla sonuçlandı.
Uzun yıllardır sürekli kayıplarımızla neticelenen savaşların yorgunu ve gazisi olan Anadolu çocukları cepheden cepheye koşmak zorunda kalıyorlardı. Sarıkamış Harekatı’na katılan Anadolu evlatlarının bir kısmı acılar ve hezimetlerle dolu yemen cephesinden dönebilen gazilerdi. Yemen kayıplarıyla dönen ordunun kış şartlarına hazır olmaması ve olumsuz iklim şartları sebebiyle ikmal ve iaşe hizmetlerinin yapılmayışı, kıtalarda açlığa, hayvanların telef olmasına, dolayısıyla birliklerin dağılmasına sebep oldu. Enver Paşa’nın verdiği gece taarruzu emirleri, kayıpları daha da arttırdı.
Sarıkamış Harekatı sonunda, Doğu Anadolu kapıları, Ruslara açıldı. 13 Mayıs 1915´te Ermenilerin işbirliği yaptığı Rus kuvvetleri, önce Van´a, bilahare Muş ve Bitlis´e girdi. Ermenilerin harp esnasında Ruslara yaptıkları büyük hizmetin karşılığı olarak, bu illerin valilikleri, Ermenilere verildi. Harpten sonra, Ermeni-Rus işbirliği sonunda, bölge halkına karşı müthiş bir soykırıma girişildi.
Van Gölü’nün ortalarına kayıklarla taşınıp öldürülen, suya dökülen çocuk, kadın, genç ve ihtiyar bölge halkının sayısı kesin olarak tespit edilememesine rağmen, çok fazla olduğu aktarılan o günlere şahit olanların ifadelerinde sabittir. Esasen, bu harp sırasında Ermeni Komitacıları, hemen her tarafta isyana hazırlanarak, birçok yerde depolar dolusu silah ve cephane biriktirdiler. Bu silah, teçhizat ve destekle katliam yapıp, Doğu Anadolu´yu harabeye çevirdiler.
Şehadetlerinin yıldönümleri vesilesiyle Sarıkamış Harekâtı Şehitlerimizi ve hayatları imanlarına şahitlik eden ve imanları şehitliklerine şahit olan tüm şehitlerimizi saygıyla, minnetle
ve rahmetle yad ediyoruz.
A.Erkan FURKAN
21.12.2021
Manisa
YORUMLAR