Reklam
Reklam
Toplum Nereye Gidiyor? Bir Çürümenin Anatomisi
Emine Kurtboğan

Emine Kurtboğan

Toplum Nereye Gidiyor? Bir Çürümenin Anatomisi

16 Nisan 2025 - 15:52

Bir toplumun çöküşü, bir anda olmaz. Sessizce, sinsi sinsi başlar. Önce değerler aşınır, sonra anlamlar kaybolur. Bir sabah uyanırız ve artık utanmazlığın, arsızlığın, ahlaksızlığın normalleştiği bir düzenin içinde buluruz kendimizi. İşte bugün geldiğimiz nokta tam da burası.

Televizyonu açtığınızda karşınıza çıkan manzara, bir ailenin mahremiyetinin yerlerde sürünmesi, bir annenin evladına ettiği ağır sözler, bir adamın eşine ihaneti pişkinlikle savunması… Bunlar artık yalnızca birer “kadın programı içeriği” değil; toplumun aynası. Ve ne acıdır ki, biz bu aynada kendimize bakmaktan korkar hale geldik.

Bir milletin temeli eğitimle atılır. Eğitim yalnızca okumak, yazmak, sınav kazanmak değildir; eğitim bir duruştur. Vicdanın, merhametin, ahlakın insana işlenmesidir. Oysa biz yıllardır eğitimi sınavlara, diplomalara, kariyer basamaklarına indirgedik. Vicdanı değil zekâyı ölçtük, karakteri değil not ortalamasını önemsedik. Şimdi elimizde diplomalı cehalet, ekranlardan taşan utanmazlık, sosyal medyada alkışlanan arsızlık kaldı.

Sosyal yozlaşma dediğimiz şey, yalnızca bireysel tercihlerle açıklanamaz. Bu, sistemli bir çöküşün adıdır. Medyanın reyting uğruna ahlaki çerçeveyi paramparça etmesi; insanların özel hayatlarını pazarlık konusu yapması; her olayın “içerik” adı altında meşrulaştırılması; hatta ve hatta tüm bu çürümüşlüğün “cesaret”, “özgürlük” ya da “kendini ifade” kılıfına sokulması, işte tam da bu yozlaşmanın işaretleridir.

Peki, ne zaman normalleştirdik biz bu halleri? Ne zaman sessiz kaldık da bu denli korkunçlaştı sahneler? Herkesin bildiği ama konuşmaktan çekindiği bir gerçek var: Biz toplum olarak utanmayı unuttuk. Oysa utanmak, insanın kendine saygısının bir göstergesidir. Utanmak, başkasını kırmaktan korkmaktır. Utanmak, insan kalabilmektir.

Ekranda yaşanan iğrençliklere, rezilliklere “ne olacak canım, herkesin hayatı kendine” deyip geçersek, gün gelir bu çürüme bizim kapımızı da çalar. Çünkü ahlaksızlık bulaşıcıdır. Çünkü sessizlik, rızadır.

Bir zamanlar büyüklerimizin “ayıptır, günahtır, yazıktır” diye üç kelimeyle çizdiği sınırlar vardı. Şimdi o sınırların yerinde yeller esiyor. Artık çocuklarımız ahlakı evde değil, ekranda öğreniyor. Aile kavramı reyting uğruna yerle bir ediliyor. Ve biz bu çığlıkları duymuyormuş gibi yapıyoruz.

Toplum nereye gidiyor sorusu artık bir serzeniş değil, bir çığlıktır. Ve bu çığlık yalnızca sokaktaki birkaç kişinin değil, hepimizin sorumluluğudur. Eğer bir değişim istiyorsak, önce kendi evimizin içini toparlamalıyız. Sonra eğitim sistemini, sonra medyayı ve en sonunda da zihniyetimizi.

Utanmak, yeniden hatırlamamız gereken en büyük erdemdir. Çünkü bir toplumun çöküşü, utanmaktan vazgeçtiği gün başlar.

YORUMLAR

  • 0 Yorum