Sınırsız ekonomik büyüme tutkusu, bu tutkuya eşlik eden
fosil yakıtlara bağımlılık ve yeryüzü üzerindeki muazzam tahribat… “Eski
normal”imizin kapısını araladığı krizler çağının artık içindeyiz. Bir yanda
sıcak hava dalgalarıyla, aşırı yağışlarla, kontrol edilemeyen yangınlarla iklim
krizi tüm şiddetiyle kendini göstermekte diğer yanda ekosistemlerin narin
dengesine yapılan müdahalelerle gün yüzüne çıkan pandemi, tüm gündelik yaşam
pratiklerimizi dönüştürmekte.
Öte yandan krizlere karşı hepimiz aynı gemide değiliz...
Başta iklim değişikliği ve pandemi olmak üzere, karşı
karşıya olduğumuz krizler toplum içinde dezavantajlı konuma itilen grupları ve
bireyleri her geçen gün daha da kırılgan hale getiriyor. Zira ekonomik
kaynaklara kısıtlı erişimi olanlar, karar alma mekanizmalarından dışlananlar,
sosyal ve kültürel açılardan maalesef krizlerden de en sert şekilde
etkilenenleri oluşturuyor.
Asıl adaletsizlik şu ki, krizin acısını onu asıl yaratan
bölgeler çekmiyor, krizde en az etkisi olan gelişmemiş ülkeler çekiyor! Tabii
bir de hayvanlar, ki onların krizde hiçbir etkisi yok…
İnsanların geneli
küresel ısınmayı buzulların erimesinden ibaret sanır. Ama küresel ısıtma
normalde o bölgede hiç olmaması gereken soğuklara da sebep oluyor! Her gün
dünyanın bir yerlerinde kasırgalara, sellere, orman yangınlarına, soğuk
girdaplarına, donlara yol açıyor iklim krizi!
Yaz ortasında dolu yağmurları nereden çıktı sanıyorsunuz?
Önümüzde iki seçenek var...
Ya Sıfır Gelecek: Eski tas eski hamam devam edeceğiz ve her
türlü krizin, toplumsal adaletsizliğin derinleştiği sürdürülemez bir geleceğe
yelken açacağız.
Ya Sıfır Karbon Gelecek: “İklimi değil sistemi değiştir” sloganının
altını doldurarak yeryüzüyle barışık, adaletin tesis edildiği bir geleceği bir
arada inşa edeceğiz.
Bu sloganlar genç iklim aktivistleri oluşturmuş. Bu tarz STK’ları
desteklemek hepimizin görevi olmalı.
Krizlere karşı dirençli, adil, eşitlikçi bir gelecek için
“eski normal”e dönülmemeli. Bu kapsamda iklim krizini planlamak önlemek için toplumunun tüm fertlerine görevler düşmektedir.
Yoksa bu gidişle çocuklarımıza bırakacak
bir dünyamız olmayacak.
Dünyamıza sahip çıkmalıyız. Çünkü başka bir dünyamız yok...
YORUMLAR