Suriye… 13 yıldır savaşın gölgesinde, milyonların kaderini çizen topraklar. Günlerdir belli olan gündem, bugün sıcak haber olarak Suriye’nin bir dönüm noktasına geldiğini söylüyor. Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki muhalif gruplar, ülkenin stratejik noktalarını birer birer kontrol altına alıyor. Halep, İdlib, Hama, Humus… Ve şimdi Şam kapıları.
Bir Başkan Kaçıyor, Halk Kutluyor
Haberlerde duyuyoruz: "Esad başkenti terk etti." Şam’da halk, rejimin sembollerini yıkıyor. Kutlamalar yapıyor. Ama neyi kutladıkları sorusunu sormadan edemiyorum. Özgürlük mü, yoksa yeni bir kaosun habercisi mi? Bir rejimin çöküşü her zaman çözüm getirmez, bazen daha büyük sorunların başlangıcı olur.
Uluslararası Sessizlik: Dışarıdan Bakanlar
İsrail sınırında tampon bölge kurduğunu açıklıyor. "Biz karışmıyoruz," diyor. ABD, "Olağanüstü gelişmeleri takip ediyoruz," demekle yetiniyor. Herkes izliyor. Peki, yıllardır süren bu trajedide gerçekten kim ne kadar tarafsız? Diplomasi denen sahnenin arka perdesinde başka planlar mı var?
Suriye’nin Geleceği: Umut mu, Belirsizlik mi?
Şimdi asıl soru şu: Suriye’nin geleceği nasıl şekillenecek? Bu kontrol değişimleri halkın yararına mı, yoksa yeni bir güç mücadelesinin zemini mi olacak? Savaşın bitmesi herkesin dileği, ama bu savaş sonrası hayatın nasıl olacağını hiç kimse net bir şekilde göremiyor.
Herkes İçin Dersler Var
Bu süreçte Suriye’nin bize anlattığı önemli bir ders var: Adalet, yalnızca güçlü olanın eliyle sağlanmaz. Tarih, halkların adalet arayışında neler yapabildiğini defalarca yazdı. Ama şu da unutulmamalı: Özgürlük, bir rejimin yıkılmasıyla değil, inşa edilen adil bir düzenle anlam kazanır.
Bu bir son değil, yeni bir başlangıç. Ama bu başlangıç, umutlu bir yarına mı çıkacak yoksa karanlık bir başka yola mı? Hep birlikte göreceğiz.
Bilal Yılmaz
Söz kâğıtta kaldıkça sorular bitmez…
YORUMLAR