Yapılan tüm eleştirilere rağmen Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen açığını, sömürü mekanizması olarak işleyen ücretli öğretmen uygulamasıyla kapatmaya devam ediyor. MEB’in mevcut öğretmen açığı 97 bin ve devlet bu açığı kadrolu öğretmen alımları ile hemen kapatabilecek imkanlara sahip durumda. Fakat devlet, yıllardır ücretli öğretmenlik müessesini çalıştırarak, açığını ucuz işgücü ile kapatmayı tercih ediyor. Asgari ücretin altında kalan bir ücrete çalışmak zorunda bırakılan 90 binden fazla ücretli öğretmene reva görülen muameleleri Özgür Eğitim-Sen olarak defalarca dile getirdik, getirmeye devam edeceğiz.
Devletin, kapıda 417 bin adayın çaresizce beklemesini fırsata çevirdiği ücretli öğretmenlik uygulamasında yaşanan başlıca sorunları maddeleyerek izah edelim:
–Aynı işi yapmalarına rağmen ücret olarak, kadrolu öğretmenin maaşının dışındaki ek ders ücretini alabiliyorlar.
– Vasıfsız bir çalışan 2020 TL asgari ücret alırken haftada 30 saat derse giren bir ücretli öğretmenin aldığı maksimum ücret 1800 TL’dir.
–Okulundaki, İŞKUR’un görevlendirdiği ilkokul mezunu hizmetli minimum 2020 TL ücret alırken devlet, üniversite mezunu, pedagojik formasyon sahibi hatta çoğu yüksek lisans yapmış öğretmenlere içler acısı bir ücret layık görür.
–Ücretli öğretmen 30 saat derse girse dahi SGK’sı yarım yapılır, üzerini kendisi tamamlamak zorundadır.
–Yönetmeliğe göre nöbet tutmaması gerekir fakat çoğu okulda nöbet tutturulurlar fakat kadrolu öğretmenin aldığı nöbet ücretini alamazlar.
–Kurs görevi verilmez, verilirse de kadrolu öğretmenin yarı ücretini alabilir.
–Yarıyıl tatili, yaz tatili, kar tatili ve sair tatillerde veya sevk, izin, rapor durumunda derse giremedikleri için ücretlerini alamazlar. Haziran’ın 15’inden Eylül’ün 15’ine kadar işsizdirler.
– Sınıf rehber öğretmenliği veya kulüp görevi verilirse yine kadrolunun aldığı ücreti alamazlar.
–Verilen ek ders ücreti de kadrolunun aynı değildir. Kesintilerle onu bile tam alamazlar.
–Çalıştıkları okullarda eğreti dururlar, acemi olarak görülürerek güvenilmezler. Çoğu zaman kadrolu öğretmenlerin yapması gereken angaryaları yüklenirler.
–Boş kadronun dolması ihtimali ve her an işsiz kalma riski nedeniyle çalıştıkları okula aidiyet geliştiremezler.
Tüm bu saydığımız insanlık dışı muameleye maruz bırakılarak üç kuruşa emekleri sömürülen gençlerin uğradığı bir muamele daha var ki birazcık vicdanı olan insanı isyana sürükler.
Atanamadığı için en azından harçlığını çıkarmak amacıyla ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalan öğretmenler, artık çok fazla talibi olan ücretli öğretmenlik görevini alabilmek için torpil bulmak, referans aramak zorunda kalıyorlar. Açık açık referansının kim olduğu sorulan öğretmenler eğer etkili bir referans gösteremezlerse asgari ücretin altındaki bu işi alamıyorlar. 417 bin öğretmen adayının 97 bin boş kadroyu doldurmak için birbiriyle kıyasıya bir torpil yarışına sokulması dramatik bir durumdur. Dahası bu üzücü hadise devletin kocaman bir ayıbıdır. İnsanların sömürüldükleri bir mekanizmanın çarklarına girebilmek için torpil bulmak zorunda bırakılması hazin bir durumdur. Zira birilerinin önünde düğme ilikleyip, boyun bükerek referans arayışına sokulan insanların onurları, gururları rencide edilmekte, itibarları daha öğretmen olmadan acımasızca zedelenmektedir. Ucuz iş gücü olmak için referans arayan insanlar öz saygılarını kaybederken çarkın içinde referans isteyerek hak yiyen yöneticiler de ahlaksızlaşmaktadır.
Özgür Eğitim-Sen olarak bu trajik duruma derhal son verilmesini talep ediyoruz. Devlet, insanına hak ettiği değeri göstermeli, gençlerinin çaresizliğini istismar etmemelidir. Eşit işe eşit ücret ödemeyen ve emek sömürüsü yapan devlet, hak ve adalet anlayışına aykırı olan ücretli uygulamasına tamamen son vermeli, boş kadroları en kısa sürede kadrolu öğretmen atayarak doldurmalıdır. Cep harçlığı mahiyetinde bir ücret verdiği iş için torpil arayışına soktuğu insanların onurunu rencide etmekten, utançla başını önüne eğdirmekten vazgeçmeli, devlet de özel sektör de çizmelerini atanamayan öğretmenlerin gırtlağından çekmelidir.
Ayıptır, yazıktır, günahtır…
YORUMLAR