Sadece bu yılın ilk 17 gününde yaşanan sağlıkçıya şiddet vakalarından bir kaçına dikkatini çekmek isteriz.
Gaziantep’te randevu veremediği hastanın ağabeyinin mermerli saldırısına uğrayan doktor, ölümden döndü. Mermer parçasıyla kafasına defalarca vurulan, öldüresiye darbelerin hedefi olan talihsiz doktorun kafasına 8 dikiş atıldı.
Edremit ilçesi Devlet Hastanesi'nde, çocuğuna tırnak batması şikayeti nedeniyle randevu almak isteyen anne M.Ö., ayın 18’ine verilen randevu tarihini beğenmeyip iddiaya göre Op. Dr. Hüseyin Kara'ya hakaretlerde bulundu. M.Ö. bir süre sonra eşi A.Ö. ile birlikte yeniden hastaneye geldi. Dr. Hüseyin Kara’nın ‘Karınız' demesine kızan koca, ‘Karınız değil, eşiniz diyeceksin’ diyerek, doktor Kara'yı tehdit edip, yüzüne yumruk atarak darp etti.
Avcılar'da aşı olmak için gittiği aile sağlığı merkezinde görevli doktora saldırarak yaralayan şüpheli, savcılığın isteği üzerine ikinci kez yakalandı
Başakşehir Çam ve Sakura Hastanesi'nde yaşandı. Altı aylık hamile hemşirenin karnına tekmeler atıp, saçlarından tutarak yerlerde sürüklediler. Hemşire ‘’Hamileyim yapmayın ‘’dedi ama dinlemediler.
Denizli’de Pamukkale Üniversitesi Hastanesi’nde hasta yakınlarının kartını kullanarak çocuk pediatri servisine çıkan ve sağlık çalışanlarına parfüm satmak isteyen Uğur Çalışkan servisi terk etmesini isteyen 2 asistan doktoru kapıyı kilitleyerek rehin aldı. Tehditler de savuran Çalışkan’a engel olmak isteyen doktorlardan biri kolundan yaralandı” ifadelerini kullandı.

‘MEVCUT CEZALARLA ÇÖZÜM BULMAK İMKANSIZ’
Mevcut cezaların şiddeti önlemede yetersiz kaldığını vurgulayan Karataş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sağlıkta şiddetin sorumlusu sistemdir! Sağlık sisteminde yaşanan neo-liberal piyasacı dönüşümle beraber toplumcu sağlık sistemi terkedilmiş, öznel bir sağlık sistemi teşvik edilmiş, yurttaşlar ve hastalar tüketici veya başka bir deyişle ‘’müşteri’’, sağlık hizmeti sunan tesisler özel olsun, kamuya ait olsun birer fabrika, hekimler dâhil tüm sağlık emekçileri de bu fabrikaların işçileri haline dönüştürülmüştür. İktidarın popülist ve kışkırtılmış sağlık politikalarıyla bu sağlık fabrikaları yurttaşların istedikleri sağlık hizmetini istedikleri şekilde tüketebilecekleri işletmeler haline dönüştürülmüştür. İyi hekimlik ve sağlık hizmeti artık neredeyse tamamen bir nostaljidir ve hatta meslek etik ilkelerine göre hizmet vermeye çalışmak adeta şiddete davetiye çıkaran bir hal almıştır.
Neredeyse iki yılını tamamlayan, tüm dünyayı olduğu gibi ülkemizi de kasıp kavuran Kovid-19 pandemisi döneminde tüm uyarılarımıza rağmen salgın yönetimindeki yanlış politikalarında maalesef katkısıyla sağlık emekçilerinin iş yükü katlanarak artıp tükenme noktasına, sağlık hizmetleri çökme noktasına gelmiş, 530 sağlık emekçisi Kovid-19 hastalığı nedeniyle yaşamını kaybetmiştir. Kötü pandemi yönetiminden kaynaklı yurttaşların sağlık hizmetine erişiminde de çok ciddi sıkıntılar yaşanmıştır. Beraberinde özellikle son bir yıldır giderek ağırlığı artan ekonomik krizden kaynaklı enflasyon ve hayat pahalılığından hekimler ve sağlık emekçileri tüm ücretli çalışan emekçiler gibi doğrudan etkilenmiş ve geçim derdinin zorlaştığı bir döneme girilmiştir. Genelde toplumda şiddet artmış, özelde de sağlık sisteminde yaşanan çarpıklıklar sağlıkta şiddetin daha da katlanarak artması sonucunu doğurmuştur. Sağlıkta şiddete, sadece mevcut cezalarla çözüm bulabilmek imkânsızdır!
Sağlıkta şiddetin; sağlık emekçilerinin köleleştirilmesi için kendilerine uygulanan bir araç olduğu bilinmelidir. Kamusal yapıda uzun süredir devam eden ve son dönemde şehir hastaneleri adı altında kamu-özel ortaklığı biçiminde uygulanmaya başlanan özelleştirmelerin ve hastalara “müşteri” sıfatını yerleştirme çalışmalarının, sağlık emekçilerinin güvenli çalışma ortamlarının olmamasının, bulunduğumuz ekonomik ve siyasi ortamın, ülkemizde, iktidarlar düzeyinde dahi normalleştirilen şiddet ve nefret söylemlerinin, ülkede adalete duyulan güvensizliğin etkilerini de görerek, bütünlüklü bir mücadele gerektirdiğini biliyor ve uyarıyoruz”
Urfa Pusula
YORUMLAR