Büyük ruhlar, kendi bedenine sığmaz, milletinin sinesinde yaşar; kişilikleriyle adeta pusula gibidir, toplumların yönünü belirler. Mehmet Akif bu anlamda hem edebiyatçı kişiliği hem insani kimliğiyle örnek, öncü bir şahsiyettir. Üstün ahlakı, ahde vefası, vatanseverliği ve diğerkâmlığıyla sadece yaşadığı dönemde örnek bir şahsiyet değil, sonraki nesillere de ilham veren ideal bir model, kıymeti bilinmesi gereken bir değerdir.
O, şiir, hitabet, vaaz ve fikirleriyle millî ruh, tasavvur, ideal ve kimliğin yeniden inşasını sağlayan sembol bir şahsiyettir. Mehmet Akif, nazmımızın terkip kudretini son noktasına yüksek düzeyli bir estetikle çıkaran bir deyiş üstadı olarak yüzyılımızın en büyük şairlerinden, Türkçe’nin en büyük ediplerinden biridir. Bu hüviyetiyle bıraktığı Safahat, sadece şiir değeri ile değil, tefekkür yönüyle de büyük bir eserdir. Safahat, baştan sona onun kendi dil, tasavvur ve tefekkür potasında mezcettiği milletimizin his, anlam, maneviyat dünyasını, ahlak, inanç ve ilkelerini nokta nokta dokuduğu bir eserdir.
Mehmet Akif, imanıyla, yaşadığı hayatla, Anadolu’nun asırlık ızdırabını nefsinde hisseden ruhuyla; zulme, küfre karşı zaman zaman zapt edemediği isyanıyla, Millî Mücadele’nin örnek kahramanlarındandır. Bu yüzdendir ki O, Millî Mücadele’nin marşını destansı bir şekilde yazmakta güçlük çekmemiştir. Hatta denebilir ki, İstiklal Marşı’nı ancak kederi ve kaderi benliğinde buluşturan bir şahsiyet yazabilir, yani ancak Mehmet Akifler yazabilir.
“Sessiz yaşadım, kim beni nereden bilecektir…” diyen Akif, tarihimizin en zorlu zamanlarında umut, heyecan ve cesaretiyle volkan olup patlayan muhteşem, asil bir hayattan sonra 27 Aralık günü İstanbul’da gerçekten sessiz, kimsesiz olarak vefat etti. Dönemin ilgisiz resmî tutumunun da sebebiyle üzerinde ismi yazılı küçük bir kâğıdın iliştirildiği bu garip cenazeyi üniversiteli bir delikanlı fark etti. Bir kişinin fark etmesiyle muazzam bir kalabalık ellerinde bayraklarla cami avlusunu ve Edirnekapı Mezarlığı’na kadar her yeri hıncahınç doldurdu. Cenaze, sessizliğin, ilgisizliğin perdesiyle gizlenmek, unutturulmak istenmesinin aksine o zamana kadar kimseye nasip olmayan bir ihtişamla el üstünde taşınarak, tekbirlerle defnedildi. Asım’ın Nesli Akif’i bağrına bastı, İstiklal Şairi’ni baş tacı etti.
Tıpkı Mehmet Akif’in yaşadığı dönemdeki gibi, emperyalist kışkırtmalarla etnik,coğrafi ve mezhebi farklılıkların düşmanlığa dönüştürülüp Balkanlardan Kafkaslara, Orta Doğu’dan Doğu Türkistan’a, Afrika’ya kadar ümmet coğrafyasının işgal edildiği ve edilmek istendiği günümüzde de tarihî müktesebatımız, bağımsızlığımız, topyekûn bir yeniden kurtuluş savaşımız için Akifleri, özellikle de millî mutabakat metni olan İstiklal Marşımızın mezcettiği değerleri yaşanılır kılmak hepimizin en önemli vazifesidir. Bu bağlamda, 2021’in TBMM tarafından “İstiklal Marşı Yılı” olarak kararlaştırılması çok isabetli olmuştur.
Eğitim-Bir-Sen olarak, millî kimliğimize, ümmet bilincine büyük katkıları olmuş Millî Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u, sadece anmakla yetinmeyecek, onu anlamaya ve anlatmaya devam edecek; Asım’ın Nesli’ne layık gençler yetiştirmek için var gücümüzle çalışacağız.
Mehmet Akif Ersoy’u, bir defa daha rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
İbrahim Coşkun
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İl Bşk.
Mehmet Akif’i rahmetle ve minnetle yâd ediyoruz...
Cephede millî mücadeleyi sürdüren milletimize,İstiklal Marşı ile imani bir güç aşılayan, sarsılmaz bir maneviyatı tarif eden,millî bilinci uyandırıp harekete geçiren Mehmet Akif Ersoy’u,vefatının 84. yılında rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.
26 Aralık 2020 - 15:39
YORUMLAR