Kısa süre önce İstanbul İstinaf Mahkemesi, 2017’de Köklü Değişim Dergisi’nin düzenlemeyi planladığı fakat mülki idarenin engellemeleri sonucu “yapılamayan” “Dünya Hilâfet’e Neden Muhtaç?” başlıklı konferansın konuşmacıları için yerel mahkemenin verdiği ceza kararına yapılan itirazı hiçbir “gerekçe göstermeden” reddetmişti.
Cebir ve şiddete bulaşmadığı, yalnızca fikri ve siyasi çalışma yürüttüğü emniyet ve MİT raporlarında sabit iken niyet okuyarak verilen kararlar kısa süre önce toplumun çeşitli kesimleri tarafından tepkiyle karşılanmıştı.
Bu minvalde Mazlum-Der, Hizb-ut Tahrir’e yönelik çelişkili ve gerekçeden yoksun yargı kararlarına dikkat çekmek ve yaşanan hukusuzlukların giderilmesi adına ‘Hizb-ut Tahrir hakkında Anayasa Mahkemesi hak ihlali kararları ve çelişkili yargılamalar’ başlığı altında bir basın toplantısı düzenledi.
Mazlum-Der Genel Merkezinde düzenlenen toplantıya Mazlum-Der Genel Başkanı Av. Kaya Kartal, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Hizb-ut Tahrir Türkiye Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar ve Av. Mustafa Kocamanbaş konuşmacı olarak katıldılar.
Toplantı, Mazlum-Der Genel Başkanı Av. Kaya Kartal’ın konuşmasıyla başladı. Kartal, Türkiye’deki yargı sorunun Cumhuriyetin kurulmasıyla başladığını dile getirerek, İstiklal mahkemeleri ve sonrasında yaşanan zalimane uygulamaları örnek gösterdi. Ve bugün yargının hala siyasi muhalifler için bir sopa olarak kullanıldığını söyledi. Hizb-ut Tahrir hakkında 9 ayrı hak ihlali kararı olmasına rağmen Yargıtay’ın delilsiz ve gerekçesiz bir şekilde ceza vermeye devam ettiğini hatırlatan Kartal, bu durumun hukuk açısından facia olduğunu ve adil şahitlik gereği bu zulmü dile getirmeye devam edeceklerini ifade etti. Kartlal ayrıca Türkiye’deki yargı işleyişi için “bozuk kantar” benzetmesi yaparak, bu sistemin yargı mensupları içinde bir risk oluşturduğuna dikkat çekti.
Kaya Kartal’ın konuşmasının ardından Av. Mustafa Kocamanbaş söz aldı. Bazı kesimlerin Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargı zulmünü meşrulaştırmak için “Anayasa Mahkemesinin hak ihlali kararında Hizb-ut tahrir terör örgütü değildir denmiyor” şeklindeki iddiasını değerlendiren Kocamanbaş, bu yaklaşımın doğru olmadığını zira Anayasa Mahkemesinin çok açık bir şekilde 9 ayrı karar ile “Hizb-ut Tahrir terör örgütü sayılamaz” dediğini ifade etti. Ancak buna rağmen bazı mahkemelerin keyfi, siyasi ve ideolojik kararlar vererek hukuku tanımadıklarını dile getirdi. Av. Mustafa Kocamanbaş, Emniyet Genel Müdürlüğünün uydurma ve zorlama bilgi notlarıyla mahkemeleri yönledirmeye çalıştığını bu keyfilik ve ideolojik ön yargı devam ettiği sürece adil bir karar çıkmasının zor olduğunu belirterek, yapılması gerekenin kanunen en üst mahkeme olan Anayasa Mahkemesinin verdiği karara hem esas hemde usul olarak uyulması olduğunu ifade etti.
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya ise “Devlet, birilerini cezalandırmak istediğinde kendi hukukuna bile uymuyor” ifadelerini kullanarak, Hizb-ut Tahrir davalarının bu hukuksuzluğun ete kemiğe bürünmüş hali olduğunu söyledi. “İnsanların delilsiz ve hukuksuz bir şekilde mahkum edilmesi tek kelime ile zulümdür” diyen Rıdvan Kaya, kuvvetler ayrılığının keyfi olarak işletilmesine atıf yaparak, “sözün bittiği yerdeyiz” dedi. İktidarın kendi mağduriyetlerini unutmuş bir şekilde Hizb-ut Tahrir davalarında yaşanan mağduriyetlere kulaklarını kapadığına dikkat çeken Kaya, Yargıtay kararının "Alın Yazısı" olmadığını, Adalet Bakanlığı'nda adaletin zerresi varsa, bu hukuksuzluğu bitirmesi gerektiğini ifade etti.
Toplantıda son olarak Hizb-ut Tahrir Medya Bürosu Başkanı Mahmut Kar söz alarak, kendisinin de ceza aldığı mağduriyetler hakkında değerlendirmelerde bulundu. Konşmasına Mazlum-Der ve Özgür-Der’e her zaman mazlumu yanında olan duruşlarından dolayı teşekkür ederek başlayan Mahmut Kar, 2005 yılından beri yapılan Hizb-ut Tahrir yargılamaları hakkında istatistikler paylaştı ve şu anda Yargıtay’da ceza onaması bekleyen 10 dosya olduğunu söyledi. 2017 yılında İstanbul’da yapılamayan bir konferans nedeniyle açılan davada kendisi hakkında 12,5 yıl konferansın diğer konuşmacıları hakkında 6 yıl 3 ay ceza verildiğini hatırlatan Mahmut Kar, ancak bu dava sürecinde savcılık yüzü bile görmeden keyfi bir şekilde cezalandırıldıklarını ifade etti. “Yargıtay meseleye hukuk çerçevesinden bakarsa terör örgütleri arasında Hizb-ut Tahrir’e yer olmadığını görecektir” diyen Mahmut Kar, Hizb-ut Tahrir’i silah kullanmakla ilişkilendiren yaklaşımların iftira ve art niyetten ibaret olduğunu, Hizb-ut tahrir’in cebir ve şiddeti ilkesel olarak reddettiğini dile getirdi.
Mahmut Kar, son olarak Yargıtay’ın vereceği kararın bir dönüm noktası olacağını artık Yargıtay’ın şablon cümleleri kullanmayı bırakarak yeni bir içtihad ile Anayasa Mahkemesinin “gerekçeli karar hakkı ihlali”ni dikkate alarak çelişkilere ve mağduriyetlere son vermesi gerektiğini söyledi. Aksi halde bugün Hizb-ut Tahrir’i mahkum eden mahkemelerin yarın İslami çalışma yapan tüm Sivil Toplum Kuruluşları’nı yargılayıp cezalandırabileceğini söyledi.
YORUMLAR