Eğitimin niteliği ve verimliliği için eğitim çalışanlarının sorunlarının çözülmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Geçmiş kayıplarımızın telafi edilebilmesi, geleceğe güvenle bakılabilmesi için okulların açık tutulması önemli bir karardır.
Salgın döneminde her şeye rağmen eğitim-öğretimi devam ettirmek için fedakârlık yapan, inisiyatif kullanan eğitim çalışanlarının beklentileri karşılanmalı, 2023 Vizyon Belgesi’nde yer alan taahhütler yerine getirilmeli, projeler hayata geçirilmelidir.
-Eğitim çalışanlarına aşı ve PCR testi dayatılmamalıdır;
Okulların açılmasının salgınla mücadele sürecinde başarılı olunmasına, salgınla mücadelenin ise aşılama, mesafe kuralları, sosyal izolasyon, maske vb. tedbirlerin toplum ve fertler nezdinde yerine getirilmesine bağlı olduğuna şüphe yoktur. Ancak salgınla mücadele sürecindeki diğer bütün faktörlerin göz ardı edilerek okulların açılmasının, eğitim çalışanlarının aşılanmasına veya PCR testi zorunluluğuna indirgenmesinin kabulü mümkün değildir.
Hukuki dayanaktan yoksun, hatalı ve yanlış olan eğitim çalışanlarına PCR testi zorunluluğu kararı yeniden ele alınmalı; eğitim kamu hizmetinin yürütülmesini zora koşacak, eğitim çalışanlarının moral, motivasyon ve çalışma azmine zarar verecek, kurum içi çalışma barışını bozacak bu hatadan bir an evvel dönülmelidir.
Eğitim çalışanlarının yeni döneme güçlü motivasyonla, moralli başlaması sağlanmalı ve teşvik dışı uygulamalardan kaçınılmalıdır.
-Öğretmenlik Meslek Kanunu için artık somut adımlar atılmalıdır;
Resmî veya özel öğretim kurumu ayrımı yapmaksızın bütün öğretmenleri kapsayacak,öğretmenlik mesleğinin bütün boyutlarını ele alacak Öğretmenlik Meslek Kanunu konusunda ortaya konan irade, somut bir netice doğurmamıştır. Oysa öğretmenlik mesleğinin bütün veçhelerini kapsayan sistematik bir düzenleme olmaksızın, çok parçalı yapı altında mesleğin statüsünün artırılarak niteliklerinin geliştirilmesinin sağlanmasının mümkün olmadığı, meslek mensuplarının mesleği ifa süreçlerinin sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olarak değerlendirilmesi ve mesleki standartlara kavuşması isteniyorsa, öğretmene destek niteliğinde,mesleki gelişimini ve özerkliğini sağlayacak bir meslek kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır.
-Sözleşmeli istihdam son bulmalıdır;
Sözleşmeli öğretmenliğin günümüzde başlı başına bir mağduriyet kaynağına dönüşmüş olduğu artık alenen ortaya çıkmış durumdadır. Sözleşmeli öğretmenlerin yer değişikliği hakları konusunda somut bazı adımlar atılmış olsa da bunun statü ve özlük hakları farklılığını ortadan kaldırmadığı, soruna nihai çözüm getirmediği ortadadır.
Bütün sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir.
-Ücretli öğretmenlikle emek sömürüsünden vazgeçilmeli, ihtiyaç kadrolu öğretmenlerle karşılanmalıdır.
-Eğitim çalışanlarının yaz dönemi yer değişikliği sorunları çözülmelidir;
Millî Eğitim Bakanlığı’nın çalışma zamanını eğitimden ziyade personel iş ve işlemlerine hasretmek zorunda kalmasının sebebi, sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme politikasının geliştirilememiş olmasıdır. Öğretmenlerin, hizmetlilerin, memurların ve şube müdürlerinin il içi, iller arası ve mazerete dayalı yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon kaybının yanı sıra mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır.
-Memur, hizmetli ve diğer çalışanların mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir
Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği unutulmamalıdır.
Eğitim kurumlarında çalışan personelin haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
-Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, eğitim çalışanlarına yönelik görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları belli bir takvim dâhilinde periyodik olarak gerçekleştirilmelidir.
-Okulların ödenek ihtiyacı karşılanmalı, okul esaslı bütçeleme uygulaması getirilmelidir
İlköğretim kurumlarının Bakanlık’tan ya da mahalli idarelerden doğrudan ödenek alamamaları; okul yönetimlerini kamu kaynakları ve bu kaynakları harekete geçirme mekanizmalarının yetersiz kalmasıyla karşı karşıya getirmektedir. Buna ilaveten okul yönetimlerinin bir yandan okullara bağış konusunda sürekli olarak kamuoyu ve idare baskısı altında ve soruşturma tehdidi karşısında bırakılması, diğer yandan zorunlu cari harcamalar için kaynak bulma yükümlülüğüne sokulması, hem eğitim-öğretime zarar verip bu sorunu okullar arası başarı farklılığının bir unsuru hâline dönüştürmekte hem okul yöneticilerine yönelik hukuksuz, haksız ve adaletsiz uygulamalara ve mağduriyetlere kapı aralamakta hem de yönetici/öğretmen ile öğrenci velilerini karşı karşıya getirerek okul iklimini ve okul-veli iş birliğini zehirlemektedir.
-Eğitimcilerin motivasyonunu artıracak bir kariyer sistemi oluşturulmalıdır;
Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına sebebiyet vermiştir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının tüm eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin bir an önce sorunlardan arındırılmasını diliyor, umut dolu gelişmelere ve vaatleri yerine getirecek somut adımların atılmasına vesile olmasını temenni ediyor,Bakanlıktan beklentileri karşılayacak adımlar atmasını, kalıcı eğitim politikaları geliştirmesini ve uygulamasını istiyoruz.
İbrahim Coşkun
Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İl Bşk.
YORUMLAR