Türkiye'nin kanayan yarası! Ücretli öğretmenlik!
Tek Çatı Eğitim Kültür ve Derneği, ücretli öğretmenlerin yaşadıkları ücret adaletsizliğini, sosyal ve ekonomik hak kayıplarını, karşı karşıya kaldıkları mobbing gibi sorunları ve çözüm önerilerini rapor halinde yeniden gündeme getirdi.
Tek Çatı Eğitim Kültür ve Derneği, Türkiye’nin kanayan yarası haline gelen ücretli öğretmenlikle ilgili çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. Derneğin ücretli öğretmenlikle ilgili hazırladığı ilk raporda, ücretli öğretmenlerin yaşadıkları sorunlar, ekonomik ve sosyal hak ihlalleri, karşılaştıkları mobbing gibi sorunlar ile bunlara yönelik çözüm önerileri sıralandı.
Söz konusu raporda şu ifadelere yer verildi:
KAVRAMSAL ÇERÇEVE
Konunun daha iyi anlaşılması için raporumuzda kullandığımız temel kavramların ne anlama geldiğini burada kısaca belirtmekte yarar vardır.
1.KADROLU ÖĞRETMENLİK
Kadrolu öğretmenlik, 65’ye tabi devlet memurudur. Memurların sahip olduğu her türlü hakka sahiptir.
2. SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK:
Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak çalışan sözleşmeli öğretmenler KPSS puanından ve sözlü mülakattan başarı ile geçmelidir. Sözleşmeli öğretmenler haftalık 15 saat çalışarak bunun karşılında maaş hak ederler. Kadrolu öğretmenler de çalışma saatleri ve özlük hakları aynı olup aday öğretmen pozisyonundadır. Bu süreç bittiğinde kadrosu kesin olan öğretmenliktir,
Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda görev alan sözleşmeli öğretmenler kadrolu öğretmenlerle aynı yetkilere sahiptir. Ders verme ve öğrencilerin ilgili ders ile ilgili bilgi düzeyini ölçmek için sınav yapma yetkileri vardır.
3. ÜCRETLİ ÖĞRETMENLİK:
Devletin öğretmen açığını kapatmak için çalışan, dönemlik ve geçici pozisyondaki öğretmen grubudur. Ücretli öğretmenler, muvakkaten çalışmakta olup, kadrolu ya da sözleşmeli bir öğretmenin atanması durumunda işine son verilir. Maaş kadrolu ve sözleşmeli öğretmenin 1/3 üne tekabül edip hiçbir özlük hakki bulunmayan SGK pirimi eksik yatan, amirinin veya bir velinin memnuniyetsizliğinde görevden alınabilen statüsü olmayan ama diploması olan öğretmenliktir. Eğitim sistemimizin 12 yıllık zorunlu hale geçişle birlikte öğretmen açığı yaşandı. Devlet bu açığı ücretli öğretmenlerle kapatmaya çalıştı. Buraya kadar her şey normal...
Ücretli öğretmenlik okullarımızın artan acil öğretmen ihtiyaçlarını, kadro beklemeden ders saat ücreti üzerinden karşılamak amacıyla kurulmuş olan bir nevi geçici çözüm olarak düşünülmüştür. Ücretli öğretmenlik olmadığı dönemlerde dersler boş geçiyordu, çünkü ataması çıkan öğretmen bir
şekilde tanıdığını bulup başka şehirlere gidiyordu. Kadro olmaması, hamilelik, askerlik, hastalık, eğitim ve benzeri nedenlerle öğretmen açığı çıkıyordu.
Ücretli öğretmenlik sistemiyle okullarımız bulundukları bölgedeki fakülte mezunu yerel kişilerden yararlanmış oldu. Sistem bu açılardan faydalı olduğu gibi, ataması çıkmayan öğretmen adaylar da en azından öğretmenlik mesleğini bu şekilde gerçekleştirmiş oluyordu. Ücretli öğretmenliğin kadrolu öğretmenlikten farkı, işlerinin geçici olmasıdır. Kadrolu birisi geldiğinde ücretli öğretmen kapı önüne konulmaktadır. Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığının personeli sayılmadığı gibi, özlük haklarından yoksun ve amirlerinin iki dudağı arasında çalışmaktadırlar. Hiçbir güvenceleri olmadığı gibi, yarın çalışıp çalışmayacakları da belli değildir. Her sömestr döneminde sözleşmelerini yenilemeleri gerektiği için de işimiz var duygusuna sahip olamıyor, yarın için plan yapamamaktadırlar. Ayrıca aldıkları ücret de asgari ücretin altında olup, modern köle olarak çalışmaktadırlar.
Ücretli öğretmenlik her ne kadar bir sorun çözme yolu olarak ortaya çıkmış olsa da peşinden kendine ait başka sorunlar ortaya çıkardı. Bu sorunları kısaca şöyle özetleyebiliriz.
1. ÜCRET ADALETSİZLİĞİ:
Ücretli öğretmenlerin sadece girdikleri ders kadar ücret ödenmesi ve bu rakamın da oldukça düşük olması. Hâlbuki ders saat ücretleri kadrolu öğretmenlere göre düzenlenmiştir. Kadrolu öğretmenlerin gireceği ek derse göre verilen ücretler, ücretli öğretmen için düzenlenmesi adaletsizlik. Bunun yerine ücretli öğretmenler için farklı bir ders saat ücreti düzenlenebilir. Böylece 20 saat derse giren bir ücretli öğretmenle 20 saat derse giren bir kadrolu öğretmen arasındaki uçurum azaltılmış
2. ÖZLÜK HAKLARI:
Ücretli öğretmenlerin hiçbir özlük hakkı bulunmamaktadır. Onların çalışması tamamen müdürlerin yani idari amirlerin tasarrufunda kalmıştır. Hastalandıklarında işe gitmedikleri vakit ücretleri kesilmektedir. Resmi tatil günlerinde kadrolu öğretmen ücretini alırken, ücretli öğretmen bundan mahrum kalmaktadır. Ücretli öğretmen, işi çıktığında izin aldığında ücreti kesilmekte, yazın çalışmadığı dönemde ücret alamamaktadır. Yani ücretli öğretmen olarak aile geçindiren birisi ancak yılın 8 ayı çalışacağı gibi aldığı ücret asgari ücretin de altında bulunmaktadır.
Ayrıca kadrolu öğretmenler nöbet ücreti alırken, ücretli öğretmenler bu nöbeti bedava yerine getirmektedir. Bunun gibi okullarda açılan destekleme kurslarında kadrolu öğretmen ders saat ücreti iki ile çarpılırken, ücretli öğretmenlerde bu şekilde olmamaktadır.
3. İŞ GARANTİSİ:
Ücretli öğretmenin işinin bir garantisi bulunmamaktadır. Sömestr tatilinde bile iş çıkışı verilir ve tekrar giriş için başvuruda bulunması gerekir. Dönem sonunda da iş çıkışı verilir, tekrar işe başlaması için başvuruda bulunmaktadır. 8 ay çalışsa bile yaz tatilinde işsizlik maaşı alamaz. Tabi ki bu süreçler yıpratıcı olduğu gibi işe alınamama gibi bir riski de barındırmakta, amirlerinin onun hakkındaki yorumları önem kazanmaktadır. Sömestr ve yaz tatili döneminde ücretli öğretmenin çıkışı verildiğinden sigortası da yatırılmamakta ve bu süre esnasında hastalandığında gerekli desteği alamamaktadır.
4. İŞ YERİNDE BASKI VE MOBBİNG:
Normal şartlarda eğitim camiasındaki idarecilerin ücretli öğretmene normal kadrolu öğretmen gibi davranmaları gerekir. Çünkü o öğretmen de kadrolu öğretmenin okuduğu okulu okumuştur, fakat pratikte öyle olmamaktadır. Okul idarecileri kadrolu öğretmenlere söz geçiremediklerinden tüm angarya işleri ücretli öğretmenlere yıkmakta, okul etkinlikleri, duvar süslemeleri ve her türlü organizasyonu onlara yaptırmaktadırlar.
Bir ücretli öğretmen, dersi bittiği halde okulun idari işlerine yardımcı olurken, ondan çok daha fazla ücret alan bir kadrolu öğretmen evine gitmektedir. Ücretli öğretmen, idarenin kendisinden istediği işleri yapmadığı zaman işinden olacağını bilerek her türlü teklife boyun bükmektedir. Aynı zamanda velilerin şikâyet durumunda da hemen kapının önüne konulabilmektedir.
5. İŞYERİ HUZURSUZLUĞU:
Ücretli öğretmenler geçici bir çözüm olarak düşünüldüğünden veliler ve öğrenciler de onlarla çalışmak istememekte, ilkokullarda da veliler çocuklarına ücretli öğretmenlerin ders vermelerini istenmemektedir. Çünkü bu öğretmenlerin geçici olduğu veya deneyimsiz olduğunu intibası bulunmaktadır. Bütün bu baskılar zaten az ücret alan öğretmenleri daha da bunalıma sürüklemektedir. Saadet öğretmen olayında görüldüğü gibi zayıf öğretmenlerin psikolojik sorunlar yaşamasına yol açmaktadır.
6. SENDİKAL HAKLAR:
Maalesef ücretli öğretmenlerin sendikal hakları da bulunmamaktadır. Türkiye'deki eğitim sendikaları Milli Eğitim mensubu kadrolu öğretmenlerin dışındaki ücretli öğretmenler, özel okul veya kursların öğretmenlerini yok saymakta ve onları üye almadığı gibi sorunlarıyla da ilgilenmemektedir.
Bu da anayasamızda güvence altına alınmış olan emekçilerin sendikal haklarının gasp edildiğini ve bu sendikaların da gerçek sendikacılık yerine sarı sendikacılığı tercih ettiğini göstermektedir. Acilen ücretli öğretmenlerin ve özel kurumların öğretmenlerinin sendikal hakları elde etmesini sağlayacak yasal düzenleme yapılmalıdır.
Yukarda anlattığımız tablo özellikle işsizlik nedeniyle öğretmen adaylarımızın katlandığı vahim tablodur. Ülkemizin yetişmiş insanları böyle bir durumdaysa gerisini konuşmanın bir anlamı bulunmamaktadır. Bir nevi eğitim sistemimizin köleleri konumunda bulunmaktadır ücretli öğretmenler.
Birçok haksızlığa maruz kalan ücretli öğretmenler, haklarını arayacakları bir yer olmadığı gibi, zaten bir talep durumunda bir sonraki sözleşme yenilenmeme riski ve endişesini de taşımakta ve bu durum onları savunmasız kılmaktadır. Geleceğimizi teslim ettiğimiz bu öğretmenler, kendi haklarını bile savunamazken, çocuklarımıza nasıl özgür bireyler olacaklarını ve haklarını savunmayı öğretebilirler.
SORUNUN ÇÖZÜM YOLLARI VE ÖNERİLER...
Peki, bu sistem nasıl ıslah edilebilir?
Tabi ki her sistem gibi sorunu doğru tespit edip ıslah edebilme kapasitesine sahibiz. Sağlıklı bir eğitim sistemi için ücretli öğretmenlik sistemi yeniden elden geçirilmelidir. Bu konuda çözüm önerilerimiz ana başlıklar halinde şu şekildedir:
1. ÜCRETLİ ÖĞRETMENLERİ KADROYA ALMAK:
Her yıl Milli Eğitim, binlerce öğretmen alımı gerçekleştirmektedir. Bu öğretmen alımlarında öncelik ücretli öğretmenlere verilebilir. Bu sayede gerçekten deneyimli ve tecrübeli öğretmenlerimizi değerlendirmiş olacağız. Yıllarca ücretli öğretmenlik yapan ve ciddi deneyime sahip olan öğretmenler dururken hiçbir deneyimi olmayanları almak öncelikle mevcut insan malzememizi heba etmek demektir. Örneğin belirli bir dönem çalışmış ücretli öğretmenlik yapmış olanlar, belirli bir statüye yerleştirilerek ilerleyen süreçte kadroya geçişte öncelikli hale getirilebilir.
Kimsenin gitmek istemediği ülkemizin en ücra noktalarında bile ücretli öğretmenlerimiz fedakar bir şekilde çalışmaktadırlar. Çünkü büyük bir çoğunluk kendi bölgelerindeki okullarda görev almaktadırlar. Yani ücretli öğretmenlik istihdamında her şehir kendi insan alt yapısını kullanmış olmaktadır. Bu da şehir beğenmeme veya gitmeme gibi bir sorunun yaşanmasını ortadan kaldırmaktadır.
2. ÖĞRETMEN ALIMLARINA YENİ DÜZENLEME:
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen alımları yaparken iki yıl ücretli ve daha sonra ihtiyaç durumunda kadroya geçiş şeklinde bir yol izleyebilir. Bu iki yıllık süreçte öğretmen adayları da yetişmiş olur. Ayrıca ücretli öğretmenlerle en az üç yıllık sözleşme yapılmalıdır. Uç yıl sonra karşılıklı onay durumunda sözleşme yenilenmelidir. Bu durum, ücretli öğretmenlerin sosyal haklarının güvence altına alınmasını da sağlamış olacaktır.
3. ÖZLÜK HAKLARI:
Ücretli öğretmenlik kategorisi bir ihtiyaca binaen oluşturulmuştur. Bu ihtiyaç ise okulların öğretmen ihtiyacını karşılama ve derslerin boş geçmesini önlemek içindir. Bu açılardan güzel bir yöntem. Fakat alınan bu kişilerin özlük haklarının geliştirilmesi ve maaşlarının iyileştirilmesi gerekir. Bunun için 12 ay üzerinden ücretlerinin ve sigortalarının yatırılması, derslerin olmadığı tatil döneminde asgari ücret üzerinden ücretlerinin ödenmesi, ders saat ücretlerinin kadrolu öğretmenlerinin ek ders saat ücreti üzerinden değil, ücretli öğretmenler ders saat ücreti üzerinden verilmesi gerekir.
Ücretli öğretmenler de diğer öğretmenlerin yararlandığı sosyal haklardan ve öğretmen kimliğinden yararlanmalıdır. Yani, öğretmen evlerinden ve kadrolu öğretmenlerin yararlandığı tüm haklardan yararlanmalıdır. Onlara ücretli olarak yıllık izin, mazeret izni, hastalık izni ve öğretmen katkı payı gibi verilmelidir.
Görüldüğü gibi ücretli öğretmenler konusu eğitim sistemimizin kanayan bir yarasıdır. Sorunlar yukarıda belirttiğimiz gibidir. Bu sorunlara çözüm önerilerimiz de işin mağduru olan öğretmenlerin talepleridir. Unutmayalım ki "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturu bizim devlet sistemimizin temelidir. Öncelik insanadır.
Bu raporumuzla Ücretli Öğretmenlik sorununa kısaca değinerek yetkileri uyarmayı bir eğitim STK'sı olarak görev bildik. Sağlıklı nesillerin eğitimi öğretmenlerin huzurlu olması ve iyi yetişmiş olması ile mümkündür.
Ücretli öğretmenlik kurumu ülkemizin eğitim sorununa kısa vadeli çözüm olsa da onların yasal güvenceleri sağlanmalı, özlük hakları verilmeli, sendikal haklar sağlanmalı ve insanca bir ücret verilmelidir. Temennimiz, bu raporun ilgili kurumların dikkatini çekmesi ve çözüm arayışlarına yönelmelerin sağlamasıdır. Devlet kurumlarına konuyla ilgili her türlü bilgi ve desteği de sunmaya hazırız."
Kaynak: kulis.tv